-31-
İçki bardağını kavrayan parmakları karıncalanıyor gibiydi. Hafif bir ısınma ve mayışıklık hissediyordu. Mutsuzdu ama huzurluydu. Belki de hayatında ilk defa doğru bir şey yapmıştı, bundandı huzuru. Sadece daha önce hiç kimseye hissetmediği bir duygunun etkisine kapılmış olmak onu çaresiz kılıyor ve de yoruyordu. Aslında bir yanı tüm bu hislerin bir gün karanlığa gömüleceğini düşünerek umuda kapılırken, diğer yanı hiç bitmeyecek kasvetlere esir düşeceğinin farkındaydı ve bunun ezikliğini yaşıyordu. Bir kadına, dahası sevdiği kadına silah çekmişti. Bunun pişmanlığını üzerinden atması mümkün değildi. Asmin'in kendisine iğrenir gibi bakışlarını asla unutamazdı. Ve daha da kötüsü, artık onun yüzüne bakamazdı.
Berk her geçen gün daha da iyiye gidiyordu. Gözle görülür iyileşmeler için daha fazla zamana ihtiyaç vardı, Galip bunun farkındaydı. Ama artık eskisi kadar umutsuz ve karamsar değildi, iyileşmek için çabalıyor ve iyileşeceğine de inanıyordu. Bunların hepsi Asmin sayesinde olmuştu, inkâr edemezdi. Ama karşılığında o ne yapmıştı? Can borcunu ödemek için ona silah çekmiş, kanını akıtmaya yeltenmişti. Bunun yükünü üzerinden nasıl atabilirdi? Ne yazık ki başa çıkmanın bir yolu yoktu. Koyu kahverengi gözleri öfkeden karardı, elindeki bardağı sıktı. Kızgınlığı da nefreti de kendineydi. Buna bir son vermek istese de artık çok geçti. Bir mengeneye sıkışıp kalmış gibiydi; ne hareket edecek boşluğu vardı ne de mücadele edecek gücü kalmıştı.
Kapının usulca aralanmasıyla elindeki içki bardağını masanın altına koydu. İçeri giren yeğeni "Saklama, gördüm." dediğinde yay gibi gerildi. "Gördüysen gördün."
Elleri ceplerinde içeri girdi genç adam. İlk defa dayısını bu kadar düşünceli görüyordu. Her ne düşünüyorsa, işin içinden çıkamıyor gibiydi. Aslında neyi düşündüğünü de çok iyi biliyordu ya, neyse. Ona içkiler içiren, efkâra boğan tek bir isim vardı; Asmin. Bunun farkında olup da hiçbir şey yapamamak üzüyordu Caner'i. Ama kalp böyle bir şey değildi ki, istemediği birini zorla kabul ettiremezdi. Onun gönlü tek bir kişi için atıyordu, onunla da kavuşmalarının mümkünatı yoktu. Öte yandan Asmin de hayatı güllük gülistanlık yaşamıyordu, Azad'ın acısıyla yanıp kavruluyordu. Aklı ve kalbi ezeli düşman gibi sürekli kapışıyordu. Bir kazanan yoktu, kaybedense yalnızca Asmin'di. Olan bitenden haberi olduğu için genç kadının neler hissettiğini anlayabiliyordu. Bu durum her iki taraf için de zor ve karmaşıktı. Tabi dayısı için de... "Ne düşündüğünü biliyorum."
Rahatça koltuğuna yayılarak "Ne düşünüyormuşum?" diye sordu Galip. Sesinde alaycı ve meraklı bir ton hâkimdi. Onun ne düşündüğünü, ne hissettiğini Caner'in anlaması mümkün müydü? O hiç iki ateş arasında kalmış mıydı da şimdi karşısına geçip bilgiçlik taslayabiliyordu? El bebek gül bebek yetiştirmişti onu, her derdinde yanına koşmuştu. Bir şeyi kazanmak için hiç mücadele etmemişti ki, gerçek hayatın tadına varmamıştı. Şimdi neyi anlıyordu?
"Dayı, üzülme. Bugünler de geçecek. Hem içince her şey düzeliyor mu sanki?"
Umursamaz bir ifadeyle "Düzelip düzelmediği umurumda bile değil." dedi. Kaşlarını boş vermiş bir edayla kaldırarak içkisinden bir yudum daha aldı. "Sen işine bak tamam mı dayıcım, git her zamanki gibi en eğlenceli gece kulüplerinde götü başı dağıt. Benimle uğraşma."
"Dayı-"
"Yalnız bırak beni Caner." Kararlı bakışlarını yeğenine dikerek "Lütfen." diye ekledi. Onunla uğraşacak hali yoktu. Nefes almak bile bir yük gibi gelirken kimseye anlatamazdı kendini. Sessizce odayı terk eden yeğeninin arkasından bakakaldı. Onun gerçek dünyadan haberi bile yoktu, şimdi geçmiş karşısına kendisine nasihat veriyordu. İçindeki acıların zerresini anlayamazdı. Yalnızca o değil, kimse tahmin edemezdi. Yapmaya mecbur olduğu şeyle doğru olan şey aynı değildi. Başından beri çelişkiye düşmesi yetmiyormuş gibi bir de duygular girmişti işin içine. Hislerinin önüne geçemiyordu ve bunun sonunu getireceğinin farkındaydı. Bilmediği tek şey, buna nasıl engel olabileceğiydi. Tehlikeyi bile bile ona doğru adım adım yürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati ღBİTTİღ
General FictionGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...