❅ Kırılmış Kum Saati | 28

2.9K 241 33
                                    

-28-

Göz kapaklarını araladığında kendisini seyreden bir çift gözle karşılaştı. Sevdiği adam sağ dirseğinin üzerinde yükselmiş, elini sağ yanağına dayamış onu izliyordu. Uyku sersemliğini atmaya çalışarak yüzünü ovaladı. Onu öyle kendisini izler vaziyette görünce gülümsedi. Dünyanın en güzel şeyini seyreder gibi bir hali vardı. Uykulu bakışlarıyla "Ne zaman uyandın sen?" diye sordu.

"Uyudun mu diye sor."

"Neden?"

"Yanımda sen yatarken uyumam mümkün mü sanıyorsun? Bebekken de saatlerce seni seyrederdim." Güldü adam. Gülüşleri parıltı saçıyordu her yana. Mutluluğu bulaşıyordu etrafındaki insanlara. Asmin'in yaşadığını öğrendiğinden beri dünyaya daha güzel bir yermiş gibi bakıyordu. Hayatın tadına varmıştı. "Halâ yaşadığına inanamıyorum."

Sağ eliyle adamın yanağını okşadı ve "Yaşıyorum sevgilim, buradayım işte." dedi. Dudaklarını aralayıp Azad'ın mutluluktan kıvrılan dudaklarıyla kavuşturdu. Yavaşça kendini geri çektiğinde halâ burun burunaydı onunla. "İnandın mı şimdi?"

O an kaybolan tüm yılları geri gelmiş gibiydi. Başını sallayarak "İnandım." cevabını verdi. Eğer bu bir rüyaysa, kimse uyandırmasın istiyordu. Doğrulup koltukta oturdu adam. "Mükellef bir kahvaltı hazırlayacağım sana."

"Hiç aç değilim Azad, uğraşma."

"Aç mısın diye sormadım ki." Ayağa kalkıp yere düşen battaniyeyi toparlarken "Hastasın, vitamine ihtiyacın var." dedi. "Bunları benden iyi bilmen lazım. Konu doktorluğuna gelince mangalda kül bırakmıyorsun Asmin Hanım."

Gülümsedi. Bu anın bozulmasını istemiyordu. Bozulacağını, katiyen böyle kalmayacağını biliyordu ama istemiyordu işte. Bu ana bir daha dönemeyeceğini bilmek kısa süreli hüzne boğulmasına sebep oldu.

Battaniyeyi elinde toparlamış adamsa yüzü düşen sevdiğine dikkat kesildi birden. "Niye yüzün düştü?"

"Hiç.

İnanmadığını belli eden gözlerle bakmaya devam etti Azad. Elindeki battaniyeyi yanındaki tekli koltuğa attıktan sonra doğrulup koltukta oturan kadının yanına ilişti. Onun yüzünü kapatmaya çalışan ellerini kavradı ve engelledi. "Endişe etme bir tanem, bunu bize kim yapıyorsa bulacağım. Sadece bana güven..."

"Ben... Sana güveniyorum Azad. Ama senin de elinin ulaşamadığı yerler var, olmalı." Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve "Keşke her şey bu kadar karmaşık olmasaydı. Benim yüzümden..." diyerek ofladı. Geçmişe dönebilseydi her şeyi düzeltmez miydi? Düzeltirdi elbet! Ancak hiçbir şey elinde değildi artık. Ah şu pişmanlık... İnsanın içini nasıl da kurt gibi kemiriyordu.

"Olan olmuş artık, ne yapalım? Ağlayıp gözden mi olalım? Geri dönemiyorsak önümüze bakacağız. Bu puslu hava dağılacak bir gün, hep böyle kalacak değil ya." Kızın nereye koyacağını bilemediği ellerini kavrayıp kendi kucağına koydu. Âşık olduğu kadının avuç içlerini öptü Azad. "Asmin, aşkım... Kötü düşünceleri sil at kafandan. Kimse bize zarar veremeyecek. Sana yaklaşanı yakarım, anlıyor musun beni? Elbet bu karanlıktan çıkacağız."

Umutsuz bakışlarını gizlemeksizin "Ben çıkamayacağım Azad." diye itiraz etti. Gerçekçi olmalıydı, rüyalar âleminde yaşayamazdı. Eğer bu tozpembe hayallere haddinden fazla inanırsa, aynı şiddetle yere çakılması yakındı.

Diken üstünde, rahatsız bir ifadeyle kaşlarını çattı. Kızgın bakışlarını çevirdiğinde "Neden böyle söyledin?" diye sordu. Cevabını az çok tahmin edebiliyordu ama sordu işte. Onun korku dolu bakışları, endişesi Azad'ın içine işliyordu.

Kırılmış Kum Saati ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin