2. Bölüm

60 8 0
                                    

İki saattir oturduğum oda da tüm algılarımı açmış, başıma gelenleri beynim de tartıp cevap bulmaya çalışıyordum, bulduğum sonuç ise sıfıra sıfırdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İki saattir oturduğum oda da tüm algılarımı açmış, başıma gelenleri beynim de tartıp cevap bulmaya çalışıyordum, bulduğum sonuç ise sıfıra sıfırdı. Aklım yaşadıklarımın karşısında durmuştu. Ben en son davette sırtımdan bir kalleş tarafından bıçaklanmışken gözümü açtığımda kendimi odam da bulmuştum. Hem de daha önce hiç bu kadar düzenli olmayan odam da. Simba, her şey yerli yerindeydi ama odam hiçbir zaman bu kadar düzgün olmamıştı.

Hizmetçiler Simba'dan dolayı odam da pek vakit geçirmezdiler, ev de en hızlı benim odam temizlenirdi ve hep bir dağınıklık olurdu ama odamın şimdiki görüntüsü bal dök yalaydı. Odam benim odamdı ama sanki benim odam değildi.

Ben zamanda sıkışma yaşayıp geriye mi dönmüştüm? Döndüysem ne kadar geriye döndüm? Aynadan gördüğüm görüntü alışık olduğum Şeker'in yüzüydü. Yani geçmişe gitmiş olsam bile, yakın zamana dönmüş olmalıydım. Ya da ben dün kafayı mı buldum? Sırtımdaki acı çok gerçekçi olsa da geçmişe gitme ihtimalimden daha yüksekti. Sırtımda şu an herhangi bir acı da yoktu.

Evet evet, ben dün kafayı buldum ve ölümle ilgili saçma bir halisünasyon gördüm. Peki ya odam neden bu kadar düzenliydi? Ve en önemli soruya geliyorum, benim üzerimdeki asla bana ait olmayan pijama takımını bana kim giydirmişti? Ben asla üzerinde ayıcık desenli pijama giymezdim. Yemin ediyorum düşünmekten kafayı yemek üzereyim.

Kafesinde benim çıldırmış haraketlerimi izleyen Simba'ya doğru adımladım."Anne sonunda delirdi ha Simba." Kafasını sanki beni gerçekten anlıyormuş gibi sallamıştı.

"Sen bile delirdiğimi kabul ediyorsun." Kafamı iki yana sallayıp eğildiğim yerden doğrulmuştum. Aşağı inip hizmetçilere soracaktım. En azından üzerimdeki pijama kime ait bunun cevabını alabilirdim. İnmeden önce kesinlikle üstümdeki paspal kıyafetlerden kurtulmam gerekiyordu.

Dolabımın karşısına geçtiğimde, kapağını açmamla karşı karşıya kaldığım kıyafetlerle ağzım hiç olmayacağı kadar şaşkınlıkla açılmıştı. Şu görüntüyle karşılaşacağıma gözüm kör olsaydı kör! Lan benim kıyafetlerim nerede? Yok, bu rengarenk çocuk kategorisine giren kıyafet yığını bana ait olamaz! Ben asla böyle giyinmezdim!

Mağazada karşılaşırsam elimi dahi sürmeyeceğim kıyafetler dolabımdaydı. Biri bana şaka mı yapıyordu? Dünya üzerinde buna cesaret edecek kim vardı? Lamia... Hayır, o benim odama girmez. Ahh... Kesinlikle birilerinin hesap vermesi gerekiyordu. Dolaptaki kıyafetleri pas geçip aşağıya üzerimdeki pijamayla inmiştim, bu bile o kıyafetlere bin çekiyordu.

Aşağı indiğimde üzerine içimdeki tüm öfkeyi boşaltacak birini aradım. Salonda görünür de kimse yoktu, ben de mutfağa gittim. Öfkemin bedelini taşıyacak bir kurban. Biraz yaşlı ama bu ona kin kusmayacağım manasına gelmiyor.

Birinin bana hesap vermesi gerekiyordu ve kurbanım ortalıkta görünen tek kişi olan yaşlı kadın seçilmişti. Bu kadını daha önce hiç görmemiştim, gerçi hizmetçilerimiz sayemde sürekli yenilendiğinden kim kimdi artık dikkat etmiyordum. Bu kadın belki bugün bile hizmete başlamış olabilirdi, bunları soracağım sorularla anlayacaktık.

Juliet ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin