"Uzak dur benden.."
"Durmazsam ne olur Güzelim?"
"Sinirimi pozuyorsun Hyunjin."
Söylediğim sözlere karşılık tek kaşını kaldırarak geri çekildi ve ortadan kayb oldu. Onun gidişiyle rahat bir nefes verecekken odaya Jeongin adeta fırladı.
"Kiminle konuşuyordun?"
Olamaz. Hemen şimdi bir yalan söylemem lazım çünkü, şu an baş edemem.
"Telefonla... Ah evet telefonla konuşuyordum.." ama elimde telefonum yok. Tanrımm beni neyle sınıyorsun sen..
Hızlı bir şekilde çekmecenin üstünde duran telefonu elime aldım ve sallayarak Jeongine gösterdim.
"Telefonla konuşuyordum.." kafasını sallayarak odadan çıktı ve kapıyı kapatdı. Tanrımm...
Galiba Jeongin benden şüpeleniyordu. Ve eminim ki eninde sonunda Hyunjinle konuştuğumu anlayacak. Sesli şekildr nefes vererek odadan dışarı çıktım. Sabah yiyecek hiç bir şey yememiştim. Bir güzel yemek yersem hiç de kötü olmaz.
Nerdivenlerden düşerek salona bağlı olan mutfağa yöneldim. Buz dolabını açarak, içerisinde bana lazımları aldım ve bir şeyler yapmaya başladım. İnanın bende bilmiyorum ne yapdığımı..
Ortaya bir şey çıkardıkdan sonrada oturmaya hiç zahmet etmeden ayak üstü atıştırdım ve mutfağı düzenledim.
Akılma gelen fikirle gülümsedim. Evi turlayacaktım. Bu güzel fikirdi çünkü, geldiğimden beri evi keşfe çıkmamıştım. Hızlıca nerdivenlerle üçüncü kata çıktım.
Burası dar dehizdi ama sağ ve sol taraflardada odalar vardı. Uzun bir dehlizdi ve siyah rengle donatılmıştı.
Dehlizin sonunda büyük bir- dışarıya açılan- pencere vardı. Hızlı olamayacak şekilde oraya doğru yöneldim. Pencerenin yanınla yaklaştıkca manzaranında ortaya çıkmasıyla daha çok heyecanlanıyordum.
Şu gördüğüm manzara bir cennet kadar güzeldi. Sanki her rengin bir birinden haberi varmışcasına uyumlu olması çok güzeldi.
Manzaraya o kadar dalmıştım ki arkada duran Jeongini görmemiştim bile. Sesizce yanıma geldi ve beni korkutmadan konuşmaya başladı.
"Galiba çok sevdin burayı.."
"Kesinlikle çok sevdim." Gülümseyerk sol yanımda duran Jeongine baktım. Oda bana gülümseyerek baktı.
"Bu kadar sevdinse.. seni oraya götüre bilirim.. eğer istersen..."
Sumduğu fikirle hızlıca ona döndüm. Bu fikiri kesinlikle redd edemem..
"Çok iyi fikir bu.. eğer istersen gidelim.."
Kafasını aşağı eğerek gülümsedi ve aniden bana bakarak kafasıyla gidelim işaresi verdi.
O, önden bense arkadan yürüyordum. Çünkü boy kıtlığı yüzünden ben ona yetişemiyordum. Ne kadar acı verici bu hiss...
Birlikte arka bahçeye açılan kapıdan dışarı çıktık ve bir süre yürüdükten sonra o cennet kadar güzel yere varmıştık.
Burası o kadar güzeldi ki anlatamam. Ağaçlar normal ağaça kıyasla daha büyük, otların rengi ağaçlarla sanki aynı kombini yapmış gibi uyumluydu.
Kuşların sesleri kadar huzur verici olan bu yer, beni adeta bir cennetdeymişim gibi hiss etdiriyordu. Gülerek Jeongine baktım. Hüzünle gülümseyerek bana bakıyordu.
"Burası bir melodi gibi çok güzel.."
"Burası senin gibi çok güzel.."
Sesiz ve sakin şekilde ona bakıyordum. Çekik gözlerinin üzerine düşmüş olan tek tek saçları, aynı bu ortamla uyumlu şekilde giymesi onu daha çekici yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙼𝚛. 𝚅𝚊𝚖𝚙𝚒𝚛𝚎 𖤍 𝙷𝚠𝚊𝚗𝚐 𝙷𝚢𝚞𝚗𝙹𝚒𝚗
Vampire"Ya her şey bir rüyaysa, o zaman..." "Her şey rüya olmayacak kadar gerçekçi YeonSon.." "...Seni seviyorum." "Seni seviyorum..."