Hayat bazen garipti. Ama bazende bu gariplikleri yaşatacak kadarda acımasızdı.
Bazen sadece sıkıcı olduğunu düşündüyümüz şu hayat bir gün gerçek olamayacak şeyleri yaşatacak kadar gaddardı. Bazende sadece sıkıcı olarak sürer.
İşte bu yüzden hayatım o kadar 'sıkıcı' geçti ki artık bu yaşamımdan sıkılmış olan hayat bana gariplikler sunmaya başlamıştı.
Çocuk yaşlarında babasını bir trafik kazasında kayb eden, annesi hiçte iyi kalpli olmayan biriyle evlenmesine şahit olan, ve sesini çıkarmasın diye kafasına silah doğrultarak istismar edilen biri olarak söylüyorum, bu hayat bana can vermekten başka bir işe yaramadı. Yada artık olğunlaşmış herkes gibi hiç bir şeyim yolunda gitmiyordu.
Hayat işte...
𖤍
Bedenim sanki alev-alev yanıyordu. Sebepini bilmiyordum ama bilincim yerine gelir gelmez midem bulanmaya başlamıştı. Bu durumdan çok nefret ediyorum.
Acıdan yerimde kıvrılmaya başlayınca bir el elimi tuttu. Kalbim aniden hızlı atınca onun olmasını umut ediyordum.
Bir dakika ben neden ona bağlanmıştım ki?!
Gözlerimi zorda olsa açınca kaşlarını çatarak bana bakmakta olan Jeongini gördüm. Harakete karşılık bende kaşlarımı çatarak ona baktım.
Yoksa olanları gördümü?!. Aniden aklımda berilen soru tekrardan kalbimi hızlı atırmaya yetmişti.
"Seni kim kurtardı?" Aniden soğuk bir tonda sorduğu soru kaşlarımı daha çok çatmama neden olmuştu.
"Kendim kurtuldum." Dedim çaktırmadan.
Aniden yüksek sesle bağırdı. "Doğruyu söyle Yeonson!"
Ellerimle kafamı tuttum. Ashi uyanır uyanmaz kafam çok ağrımıştı. Uzandığım yerden doğrularak oturur pozusyona geldim.
"Cevap bekliyorum." Duyduğum sesle nefesimi dışarıya savurdum.
"Şu an benim burda olmama şükür etmelisin Jeongin! Şu an tek düşündüğün bu konumu cidden?"
"Yeonson istersem asanlıkla seni kim kurtardığını öğrene bilirim bunu çok iyi biliyorsun. Yanlız senin özeline girmek istemiyorum. Ve beni zorlamadan seni kim kurtardığını söyle."
Gözümün içine bakarak bastıra bastıra söylediği cümleler sanki kalbimi sorğuya çekmişti.
Söylemeli miyim? Yoksa susup her şeyi kendi akarında bırakmalı mıyım?
Galiba ikinci seçenek en iyisi..
"Hyunjin kurtardı dimi? Daha sen en başında onu tanıyordun ve bize söylemedin çünkü seni tehtit etti. Eğer söylersen seninle evlenirim yada sana musallat olurum gibi şeyler söyledi ve sende bu oyuna kanarak bize bir şey söylemedin. Bunları nerden anladım biliyor musun? Çünkü benim ablamıda bu oyuna getirerek onu öldürdü!"
Gözleri dolmaya başlayınca benimkilerinde olduğunu anlamıştım. Nasıl yani Jeonginin ablası mi vardı?
"Şu gözlerine bak Yeonson! Tıpkı Hyunjinin şimdiki gözleri gibi! Seni öptü ve sende onun gibi olcaksın! O seni kandırdı sende kandın aptal gibi!"
Koça bir boşluk.. Yani bir oyundamıydım?. Aklıma okuduğum kitaptakı hisseler canlanmaya başlamıştı.
Kenini aşık etdiri.
Dün olaylardan sonra ona bakış açım değişmişti. Ama şu an Jeonginin söylediklerini düşününce kafam alık bulanık olmuştu. Nasıl yani şimdi ben bir oyunun içindemiyim?
Ve gözlerim... Jeonginin söylediklerine göre gözüm Hyunjinin gözleriyle aynı. Galiba beni öperek bana musallat olamaya çalışmıştı. Bende beni sevdi diye düşünerek ona bakış açım değişmişti.
Aklıma gelen soruyla Jeonginin yüzüne baktım. Yüzündeki ifade o kadar berbadıki bir anlık ölmek istemiştim. Hadi ama bu kadar kızgın olmazsın.
Gözlerimi kaçırarak boğazımı temizledim. "Şey..senin ablan.. ona ne oldu?"
Saniyeler sonra dışarıya nefes savurarak yanıma oturdu. Galiba ona anlatması zordu.
"Benden 3 yaş büyük ablam vardı. O benim aksime Vampir değildi. Yani olmağı çok istiyordu ama ben izin vermiyordum."
"O zamanlar Hyunjin yeni aramızdan ayrılmıştı. Benim ablam ondan hoşlanıyordu. Bu olayları öğrendikten sonra durumu iyi değildi. Kim sevdiği birini kayb etse üzülmez ki?"
Karnın üstünde birleştirdiyi elleriyle oynuyordu. Şu an kendimi o kadar kötü hiss ediyordum ki.. Belkide Hyunjin beni öptüyü an onu kendimden uzaklaştıra bilirdim. Ancak bunu yapacağım kadar güçlü değildim.
"Bir gün uyumak için odama girdiyimde Hyunjinin orda olduğunu gördüm. Sırıtıyordu, yüzünde keyifli bir tip vardı. Bana ablanı benden uzak tut yoksa işlerin kötü olacağını söyledi. Bunu söylerken bile o kadar sinir bozucuydu ki.."
"Ablama söyledim bu olayları ama beni dinlemedi. Bana 'Hyunjin beni seviyor, merak etme sen.' Dediği gün onu öldürmüştü. İnana biliyor musun kendi canımdan olan insanı, eskiden kardeşim dedğim kişi öldürdü."
Gözlerimden akan göz yaşlarımı hızlıca sildim. Belkide şu an ikimizde içimizde acı çekiyorduk ve bunu sadece sesizce ağlayarak belli ediyorduk. Ne hayat ama..
Oturduğum yerden Jeongine yaklaşarak ona sarıldım. Şu an ikimizdide rahatladacak tek şey bu ola bilirdi. Sarılmama karşılık verek beni içine çekti ve daha çok ağlamaya başladı.
Bir süre böyle kaldıkdan sonra benden uzaklaşarak bulunduğumuz odadan dışarı çıktı. Sinirliydi ve haklıydı.
Kapıya öylece baka kaldım. Yüzüne nasıl çıkacaktım ki?. Belkide bir süre ölü takliti yapa bilirdim. Bu en iyisi olurdu.
'Hyunjin senin kafayı bozmuş abi. Benden söylemesi. Ya o kaslı çocuk varken, ismi neydi ya- Seo Changbin varken neden bunu seçiyorsun?! Ama doğruyu söyleyeyim çocuk baya karizmatikh'
Yui kes kızım. Zaten kafamı sokacak yer arıyorum, bide senin zırlamalarını duyamam..
Elimle kafamı ovuşturarak yatağın yanında monte edilmiş boy aynanın karşısına geçtim. Giysilerim toprak çamur içindeydi.
Bari Jeongin üstümü değiştirseydin..
Aynanın yansımasından pencereden dışarı baktım. Hava karanlıktı, sanki tüm zülmetlik bu güne çökmüş gibiydi.
Bulunduğum oda eski yüzyıllığa aitti. İki kişilik yatağın hemen iki tarafında olan küçük çekmecenin üzerinde kitaplar vardı. Çekmecenin hemen yanında duvara monte edilmiş bir boy ayna vardı.
Kapının hemen yanındakı giysi dolapı o kadar gösterişliydi ki içerisindeki giysileri değilde direk dolapı giyesim vardı. Her şey kahve rengli ahşaplardan yapılmıştı ve odaya kasvetli bir hava katıyordu.
Beğenmiştim yanlız odada bir şey eksikti.
Mutluluk..
Duvarlar sanki hüzünle boyanmış, renklenmişti. Her şey sanki burda olmalarına lanet okuyordu. Ne kadarda garip, bende lanet okuyordum kendime.
Ama bir şey vardı. Ben şu an ait olduğum yerde değildim. Sanki bir parçam burda değilmişcesine ortalıkta yapa yanlız kalmıştım. İşte bu her şeyi garip yapıyordu.
Kafam acıyor, oda soğuk olmamasına rağmen donuyordum. Bunu şimdi fark etmiştim. Ve gözlerim benden izinsiz bir şey arıyordu.
Boynumda hiss ettiğim nefesle irkilmiştim ama az önce hiss ettiğim tüm acı bir anda yok olmuştu.
"Beni mi özledin güzelim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙼𝚛. 𝚅𝚊𝚖𝚙𝚒𝚛𝚎 𖤍 𝙷𝚠𝚊𝚗𝚐 𝙷𝚢𝚞𝚗𝙹𝚒𝚗
Vampire"Ya her şey bir rüyaysa, o zaman..." "Her şey rüya olmayacak kadar gerçekçi YeonSon.." "...Seni seviyorum." "Seni seviyorum..."