Artık Hep Gülmek İstiyorum

1.6K 107 12
                                    

Yetimhanedeyken , mertle tanıştığımız ve yapışık ikiz gibi gezdiğimiz günlerden birinde bahçede ki ağacın tepesinde garip bir şey görüp heyecanla merte dönüp sormuştum.  Bana onun kuş yuvası olduğunu ve biraz daha yüksek sesle konuşursam bana küsüp yuvalarını da alıp gideceklerini söylemişti.  Sonraysa bahçeye çıktığımız her an sesim fısıltıyla çıkmıştı.

Gel zaman git zaman o kuş yuvasından normalde olduğundan daha fazla ses gelmeye başladı , her şeyi tabii ki merte sorduğum için bunu da ona sorduğumda; onların çocuklarının olduğunu söylemesiyle heyecandan oturduğum banktan düşmüştüm. Hayatımda hiç yavru kuş görmemiştim.  Koşarak yetimhaneye girmiş ve üst kata çıkmıştım.  Fakat tek balkon müdüre hanımın odasında olduğu için oraya girmem lazımdı. Yanlış olduğunu bilsem de girdim odaya çünkü benim için o an tek önemli şey o kuşları görmekti. Müdüre hanım benim şansıma odada değildi. Heyecanla balkona çıkıp ayak parmaklarımın üzerinde yükselerek onlara baktım. 3 tane minicik tüysüz kuş ve onların başında ağızlarına ne olduğunu göremediğim şeyler veren daha büyük bir kuş vardı.

Bu görüntü bana inanılmaz garip gelmişti.  Çünkü o zamanlar annenin tam olarak ne olduğunu bilmiyordum. Her çocuk bizim gibi değil miydi ? Daha 4 yaşında olduğum ve yetimhane dışına çok nadir çıktığım için aile ne demek bilmiyordum. Ama bu kuşları izlerken küçük aklımla kendimce anlamlandırmaya çalışmıştım.  Mesela belki bizim ailelerimiz uzak diyarlara uçmuştu ve yemek bulduklarında bize yeniden geleceklerdi. Çünkü yavru kuşlar da bazen yalnız kalıyordu.  Sonra anneleri onlara ağzında yemek getiriyor , onları besliyordu. Bizim de sadece beklememiz lazımdı.

Yine kuşları izlediğim bir gün yavruların sırayla uçmasıyla az daha dilimi yutacaktım. Her biri daha da yükselirken anneleri bir an olsun yanlarından ayrılmamıştı. Ama o günden sonra da bir daha o ağaca gelmemişlerdi.

Elimi karnıma götürerek okşadım , aklıma gelen anılardan mütevellit yüzümde kocaman bir gülümseme mevcuttu.

" Annen de seni hiç bırakmayacak kızım " karnımda hareketlenme hissetmemle gülümsemem daha da büyüdü. 

" Hayatımm" Barın'ın elinde poşetlerle eve girmesiyle ayağa kalkarak yanına adımladım.

" Çilek aldın değil mi ?" Dedim poşetleri elinden alıp karıştırarak

" Yalnız ayıp oluyor insan önce bi hoşgeldin kocam der bir öper " deyip beni kendine çekmesiyle kıkırdayıp dudağına minik bir öpücük bıraktım.

" Hoşgeldin kocam " dememle gülüp alnımdan öpüp geriye çekildi.

" Çilekler de bunda " deyip tek bakmadığım poşeti işaret etmesiyle hevesle poşeti açıp çilekleri açığa çıkardım.

" Ay şuan sevinçten ağlayabilirim. Çok canım çekmişti. " deyip direk mutfağa geçerek hepsini yıkayıp tabağa doldurdum. Sonrada salona geçerek afiyetle yemeye başladım.

Üstüne değiştiren sevgili kocam da yanıma gelip başını dizime koyarak yatmasıyla onun da ağzına bir tane en küçüğünden çilek verdim . Sonuçta büyük ve tatlı olanlar benimdi.

" Kızım baba bugün çok yoruldu. Bak senin için nasıl da çalışıp didiniyor. Bir an çilekleri bulamayacağımı düşünüp deliriyordum ama Allah'tan son gittiğim manavda vardı. " Barının rutin kızına gününü anlatmasıyla içimde tarifi tuhaf bir huzur belirdi. Bunu her gün istisnasız yapıyordu. Sonra karnımı okşayıp kocaman öpüyordu. O şimdiden harika bir baba olmuştu.

" Sevgilim haftaya Diyarbakıra gidiyoruz. " Dememle bana döndü

" Neden ki?"

" Rüzgar bey 4 yaşına giriyor haftaya gelmezsem bana artık hala demezmiş. Bebeğimize de abilik yapmazmış " deyip gülmemle o da güldü.

MEYRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin