Bitmeyecek Keşkeler

2.1K 150 36
                                    

Verilen bir sözü tutamamak bir insanı en fazla ne kadar kahrederdi ? Bilinmezdi ,lakin Selim en dibi gördüğünü düşünüyordu.  Kızının nerede olduğunu öğreneli çok olmamıştı bir hafta önce komşusu olduğunu iddia eden bir adam gelip, benim yanımda demişti. Güvende olabileceği en güvenli yerde demişti.  Sinirlenmiş adama çıkışmıştı ama adam herşeyi baştan anlatınca durulmuştu. Hatta belki teşekkür bile etmesi lazımdı, kızını güvende tuttuğu için ama o kadar zaman sakladığı için hiç içinden gelmemişti.  Kızı onunla görüşmek istemiyordu bunu iletmişti bu asker adamla. Israr etmişti edebileceği kadar çok ama sonuç bulamamıştı sadece yeniden soracağına söyleyip çekip gitmişti. 

Kızı ona küsmüştü.  Hayır bu kadar basit değildi .Kızının kalbi mi kırılmıştı? İstemeden onu üzmüş müydü? Ama o sadece yeni öğrendiği gerçeğe alışmaya çalışıyordu. Öğrendiği gerçek kolay hazmedilebilecek birşey değildi.  Belki de ondandı Agahı sonunda daha iyi anlaması. 

Şimdi ne yapacaktı? Kızı kolay affeden bir insan değildi tanıyordu onu. Nasıl affettirecekti kendisini? Hiçbirşey bilmiyordu tek istediği bir an önce herşeyin düzelmesiydi.

" Yemek hazır Selim bey " Yardımcının ona seslenmesiyle oturduğu çalışma masasından kalkıp onu başıyla onayladı ve aşağıya yemek odasına yöneldi.  Artık sadece Selinle yaşıyorlardı.  Filiz işi dolayısıyla yeniden yurt dışına çıkmıştı tekrar döndüğünde oda Diyarbakır 'da bir ev tutacaktı öyle söylemişti. Çünkü ikiside bu garip durumdan kurtulmak istemişti.  Yapılan hata affedilecek türden değildi bunu biliyordu Filiz bu yüzdendi zaten çabalamayışı.  Kızı da ona kızgındı belki de bu yüzden kaçmıştı  en azından bir süre suçlayıcı bakışlara mâruz kalmak istememişti.

Yemek odasına geldiğinde her zamanki yerine geçip oturdu Selim gözü Meyranın koltuğuna takılı kaldı. Şimdi olsa söylenirdi mesela ' Nasıl da zayıfladın yoksa gizli gizli diyet mi yapıyorsun?' Diye takılırdı ona. Derin bir nefes çekti içine ama bu çektiği nefes ciğerlerini acıttı öyle acıdı ki canı , yerinden kalkıp dışarı çıktı . Nefes aldı verdi aldı verdi . Gökyüzüne kaldırdı kafasını kararan havayı izledi uzunca. Sonra arkadan omzuna bir el dokundu.

" İyi misin ?" Diye sordu Selin meraklı bir ses tonuyla ona hala baba diye hitap etmiyordu. Kolay değildi 25 yıl yoktu onun babası.  Ölmüştü , toprağın altındaydı.  Annesi mezarını bilmiyorum demişti.  Hiç mezarını bilmediği babasıyla gökyüzüne bakarak konuşurdu oda . Annesine kızdığında ona anlatırdı.  Bir derdi olduğunda ilk o dinlerdi. Şimdi kanlı canlı yanındaydı ama anlatamıyordu annesine olan kırgınlığını. Yaşadığı sorunları hiçbirşeyi anlatamıyordu. Artık gökyüzüne de anlatamıyordu sonuçta babası orada değildi. 

"Değilim " dedi Selim dürüst olarak sonuçta hali ortadaydı

" Meyra bir gün affedecek sadece sabredip ona saygı duyman lazım "  Haklıydı Selin ama nasıl yanına gitmeden öylece duracağını bilmiyordu Selim.

Seline de iyi bir baba olamıyordu. Bu sıralar kendisini işe yaramaz hissediyordu.

" Sen nasılsın?" Dedi Selinin gözlerine bakarak. Göz rengini annesinden almıştı. Dalıp dalıp gidiyordu bazen Kızının gözüne.  Selinde alışsın istiyordu ona çünkü artık doya doya sarılıp koklamak istiyordu. Kızım demek istiyordu. Canım kızım.

" İyiyim, öğrencilerle de kaynaştık sayılır genelde dönem sonlarında gelen hocalara pek alışılmaz ama beni sevdiler sanırım " demesiyle gülümsedi Selim

" Sevilmeyecek gibi değilsin ki haklılar " demesiyle Selinin yanakları kızardı.

" Hemen yanakların kızarıyor annenkiler gibi " Başını salladı Selin

MEYRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin