20. TUTSAK

5.3K 365 790
                                    


Hoş geldiniz canlarım.
Kalben yoracak bir bölüm ne yazık ki.
Haberiniz olsun dedim.

Ve bu bölüm, Gülbeşeker'i ikiye ayıran bir bölüm. Yani GŞ 20. Bölüm öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılıyor. Bu bölümden sonra karakter gelişimleri oluyor o yüzden kitabı bırakmadan sonraki bölümleri okumaya devam edin, ne demek istediğimi anlayacaksınız 🤍

Keyifli okumalar dilerim 💌


Şarkılar:
Şebnem Ferah - Hoşçakal
Teoman - Güzel Bir Gün
Erik Satie - Gnossienne No.1

20

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




20. BÖLÜM

"Tutsak"

⛓️




Olacakların önüne geçemezdiniz. Ne yaparsanız yapın, ne engeller koyarsanız koyun, ne çözümler bulursanız bulun eğer o şey olacaksa hiçbir şey önünde duramazdı hayata geçmesinde. Sinem de öngörememişti. Derya sanki hayatının sonuymuş gibi yaklaşık yarım saattir ağlıyor, mızmızlanıyor, anne ve babasıyla konuşmuyordu. Aslında böyle bir çocuk değildi. Arkadaşlık kurmakta fazla becerikliydi. (Halasına çekmemişti bu konuda.) Pekala kardeşine de çok çabuk alışabilirdi.

Ama şöyle bir sorun vardı ki; babasını paylaşamıyordu.

"Anneciğim." Dedi Sinem kızına bakarak, tane tane konuşup ona durumu anlayabileceği bir dille anlatmaya çalışıyordu. Öyle ki, abimin Begüm'le olan mesajlaşmasını bile şu an önemsemiyordu, unutmuş gibiydi. Hiç sanmıyordum unuttuğunu. "Niye böyle yapıyorsun? Biz böyle mi anlaştık seninle?"

"Tamam, siz onun annesi babası olun." Dedi Derya. Emre'nin kucağında oturuyordu. Minik kollarını sevgilimin boynuna sarıp yüzünü annesinden sakladı. "Ben zaten Emreciğimle evleneceğim."

Küçük yeğenimin bu dediğinden sonra birkaçımızdan kısık sesli gülüşler duyuldu ama ortam o kadar gergindi ki uzun sürmedi. Sinem'in zaten gülmeye hâli yoktu. Kalkıp Emre'nin yanına oturduğunda kızına yaklaşmaya çalışıyordu. Yanaklarını belki bin beş yüzüncü kez sildi ve, "Hadi annoşa gidelim. Özlemiştir hem seni. Orada konuşuruz. Olur mu?" dedi ılımlı bir sesle kızının koluna dokunurken.

Annoş dediği Derya'nın anneannesiydi. Aslına bakılırsa anneme de annoş diyordu. Sinem anneme de anne dediği için kafası karışıyordu çocuğun doğal olarak.

"Sinem." Abimin eşine seslenmesiyle ona baktım. Sesi sakinliğinin son demlerinde olduğunu söylüyordu. Yapmadığı bir şeyle suçlandığı için sinir oluyordu sanırım. "Sana durumu anlattım. Ama sen kızımızı alıp annene mi gideceksin gerçekten?" Dişlerinin arasından konuşuyordu. Çatık kaşlarının altındaki gözleri kararmıştı.

GÜLBEŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin