4. PAPATYA

10K 743 712
                                    


Dolu dolu bir bölümle karşınızdayım
Ama şöyle bir şey var ki okuyup geçen, ne yıldıza basan ne de yorum yapan çok fazla okur var maalesef.

Sizin belki de 15 dakikanızı alan bir bölüm için ben günlerce düşünüp kafa patlatıyorum üstüne de bunu sayfaya döküyorum. Sadece birkaç saniyenizi alacak bir şey istiyorum, yıldıza dokunmanızı. Ve yorum yapmanız da çok kıymetli benim için. İyi kötü düşüncelerinizi bilmek istiyorum.

Umarım kendimi anlatabilmişimdir.
Keyifli okumalar 💌

Şarkılar:
Sibel Alaş - Adam
Yaşar - Sevda Sinemalarda
Sufle - Pus

🧚‍♀️

Korktuğun şeylerin başına gelmesi, kaçınılmaz bir gerçektir, Balın. O yüzden ileriye bakmaktan korkma, yaşa. Denize kavuşmak istiyorsun ama seni bekleyen bir uçurum da olabilir, bir kumsal da.

Ne de olsa ikisi de denizin bir parçası.

Karşına çıkan engellerden, felaketlerden korkmadan yaşamalısın. Düştüğünde güçlenerek kalkmayı bilmelisin. Her zaman elini uzatan birisi olmayacak, belki yalnız kalacaksın.

Bunu bilemezsin. Fakat seni şüpheye düşürmeyecek tek hakikat, kendinsin. Sen senden vazgeçersen eğer...

İşte o zaman kaybedersin.

Babam bu sözlerini ben henüz on bir yaşındayken dile getirmişti. Gecenin bir vakti ben odamda uyumaya çalışırken kapımda belirmişti ansızın. O anlarda aklımdaki tek şey, ertesi günde beni nelerin beklediğiydi. Ne çeşit zorbalıklar, ne şekilde edilen alaylar ya da ardı arkası bitmeyen irdelemeler. Bunu ben yaşamayacak olsam bile gözümle gördüğüm manzara hafızamda yer ediniyordu ister istemez. Bunu önleyemiyordunuz. O zorbalığa uğrayan çocukların kırıldıkları yerden kırılıyor, parçalandıkları yerden ben de parçalanıyordum. Nasıl bir şeydi bu?

Sizin de sonunuz onun gibi olur mu demekti? Dolaylı yoldan tehdit mi ediliyorduk? Yoksa biz mi öyle hissediyorduk, bilmiyordum. O zamanlar çocuk aklıyla anlayamıyordum. İnsanın en masum olduğu dönemi çocuk olduğu zamanlardır, öyle değil mi?

Doğru. Fakat eksik.

İnsanın en acımasız olduğu dönem de çocuk olduğu zamanlardır.

Kimi çocuk sevgiyle arkadaş edinir, oyunlar kurardı. Kimisi ise tek bir korku salmasıyla etrafına toplardı kendi tebaasını.

Ben ve benim gibi çocukların sevgi cumhuriyetine karşı, zorbaların korku imparatorluğuydu aslında durum kısaca.

Diyelim ki bir zamanlar çocuktuk. Biz de, onlar da. Lisede de mi çocuktuk? Türlü türlü oyunlar kurarken de mi çocuktuk? İnsanların hayatlarında unutamayacağı anılar bırakırken, hafızalarından kazıyarak silmek istemelerine rağmen bunu başaramıyor oluşlarının sorumlusu olurken de mi çocuktuk? Tuvalete kilitlerken, okulun önünde alay konusu ederken, yapmadıkları şeylerle suçlarken ve hatta manipüle ederek kendilerinden bile şüphe etmelerini sağlarken de mi çocuktuk?

Değildik. Ne biz ne de onlar. Bunu inkar edecek insanın vicdanı sorgulanmazdı zaten.

Babam bendeki farklılıkları, ruhani değişimlerimi fark edip de mi o sözleri söylemişti, bilinmez. Ama haksız değildi. Düşmek bana göre değildi, hiç olmamıştı. Susuyor, sineye çekiyor oluşum pasifliğimden değildi. Onlar gibi olmadığımdan, olmak istemediğimdendi. Çünkü eğer kötülere bir kez bulaşırsan, kirlenmeden çıkamazdın o bataklıktan.

GÜLBEŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin