Açılış Balosu

246 49 62
                                    

Chan

Nihayet Lyonesse'deydik, her şeyin başlangıcında. Elbette Kral Hwang'ın sarayında üzerimize düşen bakışlardan rahatsız değildim. Hepsini tek çırpıda yere serip bu sarayı ateşe vermek istiyordum. Beni engelleyen tek şey plana sadık kalacağım konusunda babama söz vermiş olmamdı. Nihayet gözden düşen Lyonesse'ye Fenrir Mührünü asıl kim hakediyor gösterecektik. Kirli bir oyun olacaktı, kirli oyunları severdim. Sonunda kazanıp o kirli oyuna sebep olan her şeyi ortadan kaldırmak ise başlı başına en büyük zevklerimden biriydi. Kaderin bana hazırladığı sürprizlerden bihaber kendi kendime her şeyi bitirme planları yapıyordum.

Düşüncelerimi bölen, kapının açılması oldu. İçeriye babam girdi, ayağa kalkıp selam verdim. Yanıma gelip omuzlarımdan tutarak beni kendine çekti. Sanki festival başlamadan son bir cesaret tohumu içime ekmek istermiş gibi sıkı sıkı sarıldı bana. Sonra geri çekildi ama elleri hala omuzlarımda duruyordu.

"Plana sadık kal tamam mı oğlum, aklını bulandırma."

"Sakin ol baba, bir omegaya yenilmem." Yenilecektim, hemde olabilecek en ağır şekilde.

Babam endişeliydi elbette. Ben reşit olana kadar kıtada tüm dengeler Lyonesse lehineydi. Ama artık ben vardım, işleri değiştirmek hiç olmadığı kadar kolaydı. Üstelik daha hiç kimse farkında değildi türümün.

"Sakın düşmanını hafife alma oğlum, Prens Hyunjin'i tanımıyoruz. Bu her zaman daha büyük bir sıkıntıdır. Abisi ve babasının bize sorun çıkaracağını düşünmüyorum. Ama tanımadığımız birine sakın kolay lokma gözü ile bakma."

Bunu dedikten sonra elime bir yüzük tutuşturdu. Ne olduğunu biliyordum elbette. Usulca elime aldım ve beze sararak cebime koydum.

"Hadi hazırlanalım, uzun bir gece bizi bekliyor."

⚜⚜⚜

Üzerime Saugenay'a has işlemelere sahip siyah keskin hatları olan bir takım giydim. Baştan aşağı siyahlar içindeydim. Babam beni gururlu gözlerle süzmüştü. Sonra dinlenmek için odasına çekildi. Kardeşim, onu kontrol etmeliydim. Odamdan çıktığımda kapıda 2 asker ve 1 hizmetçi duruyordu. Kardeşimin odasını gösterdiler. Fenrir aşkına aynı katta bile degildi. Tahmin edilenden çok misafir gelmişti bu yüzden katlara yerleşim sağlanamamıştı.

Nihayet Jeongin'in yanına gittiğimde üstünü giyinmiş şekilde yatağında oturuyordu. Gözleri kapalıydı. Yanına oturdum. Konuşmasını bekliyordum, benimle iletişime geçmeye onu zorlamak istemiyordum. Henüz kurduyla anlaşamıyordu. Onu baskılamak istemiyordum. Deltam alfasını baskılarsa gururuna yediremez ve daha çok içine kapanırdı. Son yıllar ülkemizde oldukça zorlu geçmiş, gülümsemesine hayran kaldığım kardeşimin yüzünü silikleştirmişti. Keşke ona gülümsemesini yeniden kazandırabilseydim. Önüme gelen bütün toprakları, halkları feda ederdim, hiç bir duygu belirtisi olmadan ama konu sevdiklerime gelince, işte orası kırmızı çizgimdi. Gözlerini bir anda açması ile bakışlarım ona döndü.

"Abi kokuyu alıyor musun?"

"Ne kokusu?"

"Burası, burası çok güzel kokuyor."

O an kardeşime odaklanmaktan kurdumun çıldırdığını farketmemiştim. Deltam odama dolan gardenya kokusu ile kendinden geçmişti. O an uzun zamandır hissetmediğim derecede yüksek bir zevk dalgasının vücudumu titrettiğini hissettim. Son da olmayacaktı. O zevk bütün vücudumu saracak hayatım boyunca baş ucumda saklamak isteyeceğim gardenyam olacaktı. İyide onu kırmadan bunu yapabilecek miydim?

Psyche [DÜZENLENİYOR/DEVAM EDİYOR]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin