Ölü Orman

146 38 27
                                    

Selamlar, bölüm geç geldi çünkü nasıl yazacağımı bilemedim açıkçası. Senaryoyu genel olarak doğaçlama yazdığım için bazen böyle olabiliyor. Çünkü senaryoyu çöp etmek istemiyorum. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar <3

Bu bölümdeki detaylara dikkat! Elbette ileride açığa çıkacak ancak kitabın isminin bile anlamını bilerek bu bölümden çok şey çıkartabilirsiniz. Ve evet bu bölümde yaşananlarda doğaçlama birden geldi aklıma :D

Önemli! Burada tanışacağınız karakterler genel hikayede olmayacak. Bir nevi hikayenin ilk gelişimini tamamlamak ve karakterlerin güç ve ruhları ile olan ilişkileri tanımlamak için yazıldı bu bölüm. Ve sonunda ikili arasında uzun zamandır sessiz bir şekilde temelleri atılan bağın ilk defa açığa çıktığına şahit olacağız.😭

Tapio= Fin Mitolojisinde orman Tanrısı

Ka= Antik Mısır'da ruh koruyucusu

⚜⚜⚜

Chan

Küçük bir kutuya sakladım, tüm zayıflıklarımı, hayallerimi, imkansızlıklarımı. Ama şimdi, küçüklüğümden beri ilk defa bu kutuyu gömdüğüm yerden çıkartmak istiyordum. Çünkü tam merkezine yerleşen omega bütün tabularımı yıkmıştı. Sadece bir bakışı ile yıkmıştı, yakmıştı, kül etmişti bütün gerçekliklerimi.

Onu ilk gördüğümde salona girerken ki asaleti, bakışı, her şeyi ile kendime istemiştim. Bunu kendi içimde bile kabullenememiştim. Ama şimdi deli gibi onu istiyordum. Her şeyim ile ona ait olmak istiyordum. Sadece deltam değil, ben de onu istiyordum. Ona kavuşamadığım her saniye içimden bir parça kopuyor gibi hissediyordum.

Şimdi ise amaçsızca dolanıyordum. En son hatırladığım şey göğsümde kanayan yara ile yere yığılmış olmamdı. Uyandığım zaman bütün gün ışığını kapatacak yüksek ağaçlarla çevrili bir ormanda olmayı beklemiyordum. Burası her neresiyse bir an önce geri dönmeliydim. Ancak işin garibi deltam, deltam uyandığımda benden ayrılmıştı. Onu hissediyordum ama bir olmadığımızı uyandığım an anlamıştım. Öyleyse ormanda olmalıydı? Ama nasıl? Nasıl benden ayrılmış olabilirdi ki? Aklım almıyordu. Buradan çıkmak için önce deltamı bulmalıydım. Ne kadar süre geçti bilmiyordum ama uzun zamandır ormanda geziniyordum.

Etraf sessizdi, sanki tamamen ölüydü. Toprak bile hissizdi. Sanki bir hayalet gibi. Tek başıma olmanın verdiği bir sıkıntı vardı içimde. Bir şeyler yanlış gidiyordu. Deltam olmadığı için olduğuna emindim. Gene de o eksiklik hissi sürekli derimin altında hazırda bekliyordu.

Birkaç dakikadır izleniyordum, farkındaydım ama bozuntuya vermiyor, patikadan bir çıkış yolu arıyordum. Ancak beni takip eden şey her ne ise artık gizlenmeyi umursamadan hızını arttırmış ağaçlar arasında hızlı şekilde ilerliyordu. Anladığım kadarı ile tüm bitkileri ezerek geçiyor toprağa sürtünüyordu. Bütün bunlara bakarak muhtemelen bir sürüngen olduğu çıkarımını yapmıştım. Sonunda giderek hızlanmaya başladığında bende koşuyor ve farkı açmaya çalışmıştım. Ama imkansızdı, sonunda ağaçların arasında sürünen devasa vücudu gördüğümde bacaklarıma asılmaya başladım. Ancak pek bir manası yoktu, şuan deltam da olmadığı için kendimi savunacak güçte bir büyü yapmam imkansızdı. Çok geçmeden önüm kesildi. Devasa vücudu ile etrafımda bir çember oluşturarak beni kapana kıstıran bu hayvanın yılan olduğunu farketmem ile gözlerim fal taşı gibi açıldı. Fenrir Kıtası pek çok büyülü yaratığa ev sahipliği yapıyordu yapmasına ama bazı büyülü ve dominant avcılar fazla tehlikeli olduğundan tarihteki ilk büyücü kurtlar tarafından dünyanın belirli yerlerinde hapsedilmişti. O ana kadar gram korkuya sahip olmayan vücudum ilk kez korkunun kokusunu almıştı. O an gerçekten kendimi bırakmak üzereydim. En çokta bu gururuma dokunmuştu. Şimdiye kadar batıdaki pek çok krallığı diz çöktüren, itaat etmeyeni kılıçtan geçiren ben, bu devasa hayvanın karşısında aciz hissediyordum. Ancak korkmama rağmen nasılsa öleceğim düşüncesi ile zihnime sızmaya çalışan absürt düşünceleri kovuyor ve serin kanlı kalmaya çalışıyordum. Nasılsa buradan kurtuluşum yoksa, ölürken de sızlanmak gereksizdi...

Psyche [DÜZENLENİYOR/DEVAM EDİYOR]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin