Bana yalanlar fısılda

189 44 18
                                    

Prensi odamdan çıkartmaya çalışırken, aynı katta abimle birkaç metre aralıkla kaldığımızı tamamen unutmuştum. Kapıdan çıktığında Chan durmuş olduğu yerde bekliyordu.

"Ne oldu yürü hadi kimse bizi görme-"

Abim, abim kapıda şaşkın gözlerle bize bakıyordu. Önce bakışları beni buldu. Sonra deltaya baktı şaşkın ama öfkeli gözler ile.

"Hyunjin sen neden çıplaksın? Ve Prens Chan... o boynunuzdaki morluk ve diş izi mi?"

Felaket, o an içinde bulunduğumuz durumu ifade eden tek kelime buydu, felaket. Bir yandan işe yaramadığı halde elimle Chan'i sırtından itekliyor öbür yandan da abimden gözlerimi kaçırıyordum. Eğer bu nahoş sahne biraz daha devam ederse Chan'i önüme yem diye atıp arkasına felan saklanmayı bile düşünmüştüm hatta.

Tabii, Chan'in sinsi bakışlarını gördüğümde daha ne kadar rezil olabilirim diye düşünürken elimin boşluğa düşmesi beklediğim son şeydi. Sırtını öne atarak elimi boşa çıkarmış dengemi bozmuştu. Öne doğru eğilip dengem bozulduğu için düşecekken, çevik bir hamle ile yan tarafıma geçip ellerini bana dolayarak beni tutan prensi beklemiyordum. Bakışlarımız buluştuğunda bana göz kırpıp hafifçe dudağını ısırdığında anlamsız bakışlarımla onu izliyordum.

Bu şekilde ellerini belime dolayacağı firsatlar vermeyi acilen bırakmalıydım. Resmen abimin önünde benimle flört ediyordu. Bu deli cesareti nerden geliyor anlamamıştım. Tek istediğim bir an önce odama kapanıp kendimi suyun içinde boğmaktı. Beni doğrultup benden ayrıldığında abime döndü usulca. Sanki az önce utançtan odamda iki büklüm kalan kendisi değilmiş gibi.

"Prens Minho, günaydın. Bu saatte sizi rahatsız etmek istemezdim. Prens Hyunjin ile dün biraz sohbet ettik sadece. Aklınıza yanlış şeyler gelsin istemem."

Abimin gözleri, diş izleri ve morlukları bulduğunda elini boynuna götürüp yalancı bir ifade ile yüzünü ekşitti.

"Ah, kurtlarımız dün gece biraz yaramazlık yapmış sanırım. Merak etmeyin Prens Hyunjin'e dokunmadım."

Sonra bana kafasını dönerek gülümsedi  o an zihnimde sesi yankılandı.

"Birdahakine bu izlerin bizzat şahsınız tarafından yapıldığını gözlerimle görmek isterim Ay Işığı Prensi."

Bu dediği ile çok utanmıştım. Benimle alay mı ediyordu yoksa tek gecelik zevki için beni mi istiyordu? Abimin köpüren gözlerine bakmadan odama girdim. Yoksa prensin önünde kıpkırmızı olan suratımın hesabını vermek zorunda kalacaktım. Kapının önüne çöküp koridoru dinlemeye başladım derin bir nefes alarak. Sonunda duyduğum iki çift adım sesiydi. Biri hızlı ve sert diğeri yumuşak ve rahat 2 çift adım sesi. Sonunda koridor sessizliğe büründüğünde banyoya gittim hızlıca. Ne olur ne olmaz diye altımı da çıkartarak aynanın önünde bütün vücudumu kontrol ettim. Neyseki hiç bir iz yoktu. Ne yani, dün gece sevişmediysek Chan'in boynu neden öyleydi o halde? Sıkıntı içinde oflayarak yere çöktüm. Saçımı karıştırıyor, dün geceye ait birşeyler hatırlamaya çalışıyordum.

Sonunda duyduğum kapı tıklama sesi ile başımı kaldırdım. Abim mi gelmişti? İçeri girmesini istemiyordum. Sonunda duyduğum ses ile rahat bir nefes aldım.

"Prens Hyunjin, ben Miya içeri girebilir miyim?"

"E-evet, girebilirsin Miya."

Miya içeri girdiğinde beni yere çökmüş bulunca sanırım korkmuştu. Yanıma gelip endişeli bir ton ile konuştu.

"A-abi, iyi misin? Neyin var?"

"İyiyim Miya sadece biraz, biraz yoğun bir sabahtı hepsi bu." Yalandı, tek istediğim dün gece yaşananları hatırlamaktı, tabii kişisel zevklerimden de kaynaklı bir istek duyuyordum ama bunu kabul ederek deltaya yenilmek istemiyordum.

Psyche [DÜZENLENİYOR/DEVAM EDİYOR]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin