Ufak bir aksilikten dolayı hikaye silindi kusura bakmayın... Hepinize merhabalar yepyeni bir kurguyla karşınızdayım.
İlk hikayem olduğu için kusurlarım varsa affola. Şimdi sizi hikaye ile başbaşa bırakıyorum.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
32-33 yaşlarında ki genç doktor hâlâ annesinin başında 'ya ona birşey olursa' korkusuyla bekliyordu. Soğuk mavi gözlerini annesinin solgun yüzüne dikti. Ellerini yavaşça kaldırıp annesinin yüzünü okşadı. Ağlamamak için içinde büyük bir savaş veriyordu,ama gözyaşları yanaklarından sessiz sessiz süzülüyordu.
Bir eliyle hâlâ annesinin yanağını okşarken, diğer eli annesinin elini sıkıca kavradı. Kimsenin duymayacağı şekilde " Beni bırakma anne..." dedi. Gözyaşlarını elinin tersiyle sertçe sildi,tekrar annesinin elini sıkıca kavradı.
" Hem bak ağlamıyorum da..." dedi. Sesi çatallaşınca yutkundu ve devam etti " Babam gitti, sende mi beni bırakıp gideceksin?" dedi. Biraz önce gözlerinden sessiz sedasız dökülen yaşlar şimdi bir hıçkırığa dönüşmüştü. Boğazında koca bir yumru vardı.Ne konuşmasına ne de nefes almasına izin veriyordu.Sadece ağlıyordu...
Aradan kısa bir süre sonra içeriye turuncu,uzun saçlı,hastanenin baş hemşiresi aynı zamanda Kenan'ın eşi Elif girdi.Kocasını o halde görmek onunda canını fazlasıyla yakıyordu.Kenan kapının açılmasıyla hemen o tarafa döndü. Öksürerek kendini toparlamaya çalıştı.Elif yavaşça kocasının yanına oturdu ve " Kenan,yapma böyle n'olur " dedi.
" Dayanamıyorum artık Elif.."
Kenan'ın sesi bir fısıltı gibi çıkmıştı. " Önce kardeşim,sonra babam,şimdi de annemi kaybediyorum... Nasıl dayanayım,kimim kaldı ki benim? Kimsesiz kaldım."" Ben varım Kenan... Hem ne malum annenin gideceği?"
Kenan önce histerik gülüş attı ve devam etti. " Elif sende bende çok iyi biliyoruz ki bu sefer annem gidecek..."
Kenan haklıydı. Elif'te biliyordu ki annesi bellediği Eylem hanım ölüme çok yaklaşmıştı. Çünkü Eylem hanıma yaklaşık 1 yıl önce beyninde tümör olduğu teşhisi konuldu. Tümör çok kritik bir bölgede olduğundan alınamamış ve neredeyse beyninin her yerine yayılmıştı.
Elif hemen sıkıca Kenan'a sarıldı. Onu teselli etmek istiyordu ama söyleyecek bir söz bulamıyordu. Bu durumda ne diyebilirdi ki zaten. Elinden gelen tek şey sevdiği adama sıkı sıkı sarılmaktır. O da bunu yapıyordu...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~" Abi dur! "
" Abi yeter n'olur dur artık..."
Odaya yalnızca sarışın çocuğun acı dolu haykırışları ve abisinin ona vurduğu tekme tokatların sesi hakimdi. Veysel tekrar abisine yalvaran gözleriyle haykırdı
" Dur artık, babam gelecek şimdi... Lütfen"
Halil yukarıda tuttuğu elini usul usul aşağı indirdi
" Doğru söylüyon babam gelir birazdan " diyerek arkasını kolaçan etti ve duvarda ki saate ilişti gözleri kardeşi gerçekten haklıydı. Babaları Mahsum hep aynı saatte dükkandan çıkardı: saat 17.00' de. Babaları şu an yolda olmalıydı çünkü saat 17.04'tü. Halil kardeşine döndü Veysel daha birşey anlamadan Halil yakasına yapıştı.
" Bana bak şu gözlerini sil, git bi elini yüzünü yıka! Sakın bak sakın babam bir şey anlamayacak duydun mu beni?!" dedi bağıra bağıra
Veysel başını tamam anlamında aşağı yukarı sallayıp söylendi " Zaten hep yaptığımız şey değil mi bu?"
Halil omuz silkerek " Ben gidiyorum eve, babama birşey olursa söylersin" dedi ve kapıyı hızla çarparak çıktı. Veysel de hemen abisinin söylediklerini yapmak üzere anyoya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayçiçekleri [ VeyKen ]
General FictionGönül dağı ve modern doğu masallarından ilham alınarak yazılmış olan iki kardeşin hikayesi