Öncelikle şunları söylemek istiyorum.. En kısa zamanda bölümün geleceğini söylemiştim ama o kadar yoğunduk ki vakit olmadı. Dün teyzemden geldim ve bu sabah hemen yazmaya başladım.
Bu yüzden bölüm biraz kısa oldu. Lütfen kusura bakmayın😔 Lafı daha fazla uzatmadan bölüme geçelim.
~~~~~~~~~~~~~
Bazen hayat yorar insanı. İnsanda o an elinden gelen tek şeyi yaparmış. Herşeye rağmen, herkese rağmen uzun uzun, bağıra bağıra susarmış.
Bende susuyorum. Çünkü yoruldum beklemekten, özlemekten, affetmekten, boş vermekten, yaşadığım hayattan.. Ne kadar dayanır yüreğim bilmem ama içimde birşeylerin öldüğünü hissedebiliyorum..
~~~~~~~~~~~~~
Oldukça yavaş bir şekilde telefonu indirdi. Duyguları birbirine karışmıştı. Ne hissetmesi gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Aynı şekilde şu an ne yapacağı hakkında da.
Koluna değen bir çift elle kendine geldi. Muhtemelen Elif'ti. Ne zaman kendini kötü hissetse Elif onun kollarını kavrayarak yanında olduğunu belli ederdi. Halil gülmeye başlayınca bakışlarını ona çevirdi. Gayri ihtiyari yumruklarını sıktı. Sakin kalmaya çalışıyordu.
"Ne o doktor çok sevdiğin hastanı mı kaybettin kıyamam." Kenan 'tövbe tövbe ' diyerek Elif'e döndü. Elif'in gözlerindeki endişeyi net bir şekilde okuyabiliyordu. Yan taraftaki Cemile'ye kaydı gözleri, genç kız olanları anlamaya çalışıyordu.
"Kenan kim.. Kim ölmüş?"
Soru karşısında yutkunmuştu. Şimdi hemen pat diye söylemeli miydi? Halil'in ne tepki vereceğini kestiremiyordu. Aklına kendi babasını kaybettiği gün düştü. Avazı çıktığı kadar bağırıp kendini yerlere atmıştı. Karşısında ki adam her ne kadar kötü biri olsada ölen babasıydı ve bir evladın babasını kaybedince nasıl hissettiğini çok iyi biliyordu. Ama Halil'in sözleri karşısında kendini tutamamıştı.
"Kim olacak dedektif hanım. Biricik bir tanecik hastası. Off yeter bu kadar duygulandığın artık konumuza dönelim. Şimdi-"
"Dalga geçtiğin kişi senin baban lan, Baban!"
Halil gözlerini kocaman açmış Kenan'a bakıyordu. Duyduğu son cümle beyninde yankılanıyordu. Yutkunmak istedi ama boğazındaki yumru engel oldu. Bir süre aynı şekilde Kenan'a bakmaya devam etti.
Gözlerinden birer yaş süzülürken gözlerini kapatıp açtı. "N.Nasıl yani?.. Babam.. Babam öldü- mü?" Bu yaşananlara anlam veremiyordu. Babası gerçekten ölmüş müydü?
Kenan bir şey demeden yavaşça başını salladı. Açıkçası Halil'in bu soğukkanlılığına oldukça şaşırmıştı. Ki bu fazla uzun sürmemişti.
Başını ellerinin arasına alıp iki yana sallamaya başladı. Çok kısa bir süre sonra avazı çıktığı kadar bağırdı ve arkasına dönüp hızla koşmaya başladı.
Duyduklarına inanamıyordu ki kendi gözleri ile görmeden de inanabileceğini düşünmüyordu. Ama eğer ki gerçekse Veysel'e ne yapacağını çok iyi biliyordu.
Halil'in arkasından bakan Kenan ve şokta ki Elif ve Cemile bi an kendilerine gelemediler. Kenan hareketlenmeye başlayınca Cemile "Bende geliyom!" Diye atıldı.
Kenan ve Elif Halil'in arkasından koşmaya başlayınca tekrar araya girdi. "Durun!" Elif nefes nefese "Ne oldu kız?" Dedi.
"Affedersiniz ama biz filmdekiler gibi salak değiliz. Sizin araba bu yanda, hadi bu tarafa!"
Kenan ve Elif önce birbirlerine baktılar daha sonra Cemile'ye dönüp beraber "Sence biz şu an onu düşünebilir miyiz?" Deyip o tarafa koşmaya başladılar.
Bu koşuşturma arasında herkesin unuttuğu birşey, bir kişi vardı. Veysel...
~~~~~~~~~~~~
Bedenini duvara yaslamış bir şekilde derin nefesler alıyordu. Vücudundaki gücün çekildiğini hissediyordu. Gecenin karanlığı her saniye daha fazla çökerken korkusuda giderek artıyordu. Abisinin birdenbire onu bu küçük kulübeye neden kilitlediğine anlam veremiyordu.
Pek acıkmamış olsa bile baya susamıştı. Dudaklarındaki çatlaklar daha da belirginleşmiş daha da derinleşmişti. Rengi de mora çalmıştı biraz.
Annesinin ölümünde çektiği gibi bi acı hissetmişti kalbinde. Aklına annesi gelince gözyaşlarını tutamamıştı. Herşey onun gitmesi ile başlamıştı. O gittikten sonra abisi ona hep şiddetle yaklaşmış ve oldukça sert kurallar koymaya başlamıştı. Babası ise her geçen gün oğlu değilde bir yabancı gibi davranmaya başlamıştı.
Annesi onlarla iken çok mutlulardı. Ama o bunu sadece beş yıl yaşayabilmişti. Mutluluğu sadece beş yıl yaşayabilmişti. Beş yıl çok kısa değil miydi? O kadar kısa bur süreydi ki hayal meyal hatırlıyordu o günleri.
Aklına gelen şeyle gözyaşlarını hızla sildi. Ya bu sefer de birini kaybettiyse? Babası.. Babası gitse ne yapardı? Muhtemelen abisi onu suçlayıp gün yüzü göstermeyecekti -sanki gösterdiği varmış gibi- Peki ya abisi ise? O zaman ne olacağını açıkçası ön göremiyordu.
Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı. Bir süre sonra kendine duyurmak için sesli bir şekilde "Şimdi gözünü kapatacaksın açtığında abin gelip seni burdan alıcak ve babamızın yanına gidecez" dedi.
Gözlerini yumdu. Uyuyamayacağını bilse de denemekten zarar gelmezdi. Fakat tahmin ettiği gibi o gece hiç uyuyamamıştı. Korku ve endişe dolu berbat, uykusuz, aç, susuz bir gece geçirmişti.
~~~~~~~~~~~~
Halil hastaneye gitmiş olsa da görevliler ancak yarın görebileceğini söylemişlerdi. O akşam yapacak bir şey yoktu. Herkes evlerine geçmişti. Halil hariç..
Koridordan geçen adamını görünce bahçede buluşmaları için işaret çaktı. Daha sonra bahçeye çıktı.
Adamı yanına gelince sinirle boğazına yapıştı. "Doğru mu ha? Duyduklarım doğru mu?!" Adam korku ile yavaşça başını salladı.
Halil ona okkalı bir tokat geçirirken "Sen doktor değil misin? Ne diye babamı kurtarmadın?!" Dedi. Bir adım yaklaştı. Üstten üstten bakıyordu parmağını ona doğrulttu. "Ben babamı kaybettim.. Sen de baban hapislerde çürüsün ister misin?"
Adam duyduğu cümleyle saniyesinde Halil'in ayaklarına kapandı. "Hayır, lütfen lütfen bak her istediğini yaparım"
"Gerçekten her istediğimi yaptın mı?! Bir test sonucunu bile değiştiremedin!"
Adam hızla ayağa kalktı. Tam birşey diyecekken Halil onu yakasından tutup çekti. "Unutma babanın kaderi benim ellerimde" dedikten sonra onu yere doğru itip ordan uzaklaştı.
Olup bitecek herşey ertesi sabah bir bir gerçekleşecekti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayçiçekleri [ VeyKen ]
General FictionGönül dağı ve modern doğu masallarından ilham alınarak yazılmış olan iki kardeşin hikayesi