"Nerde bu çocuk!"
Kardeşini tam buldum derken tekrar kaybetmişti. Kaderi miydi bu onun? Sürekli eksik kalmak mı? Arkasını döndü, elleriyle anlını ovalarken başını kaldırıp gözlerini kapattı.
"Nerde ya nerede!"
Elif hemen "Tamam önce bi sakin olalım" dedi. Sonra birşey daha fark etti. Halil de ortalıkta değildi.
Aklına gelen ihtimalle Kenan'a döndü "Bana bak bunun ab- amaan Halil bunu eve götürmüş olmasın.. İkisi de yok ortalıkta"
Kenan başını hafif yana eğip "Olabiliir" dedi. Aralarında bir süre bir sessizlik oluştu. Daha sonra ellerini kaldırdı. "Şimdi sen bunların nereden geldiğini öğreniyorsun bende Kaan ile konuşacam Tamam mı?"
Elif başını sallayarak uzaklaştı. Kenan da Kaan'ı bulmaya gitti. Kaan'ı uzaktan gördüğünde koşarak yanına gitti. Nefes nefese kalmış "Kaan!" Dedi.
Kaan kaşlarını çatarak arkadaşına döndü. "Kaptan ne bu halin bi sıkıntı mı var?" Dedi endişe dolu sesiyle.
Kenan sıkkın bir nefes verdi. "Ya Kaan benim çok önemli bir işim çıktı da yerime bakabilecek misin?"
Kenan başını önüne eğdiğinde Kaan onun çenesinden tutarak başını kaldırıp kendine bakmasını sağladı. "Seve seve bakarım hemde"
Ardından diğer eliyle işaret parmağını kaldırıp havada salladı. "Ama bir daha benden birşey isterken böyle başını falan eğmeyecen.. Rahat rahat iste ne lafı olur nede bir yükü. Severek yaparım "
Kenan minnet dolu bakışlarla ona bakıyordu. Böyle bi arkadaşa sahip olduğu için çok şanslıydı. "Eyvallah.."
İkili birbirine gülen gözlerle bakarken Elif yanlarına geldi. "Eee. Kenan? " Kenan'ın ona dönmesi ile devam etti. "Uzunköprü de bir kasabadan gelmişler"
Kenan başını salladı. Elif ile beraber gidecekken arkasına geri döndü.
"Kaan bir de şu Mahsum Arslan'a birşey olursa bana haber ver "
Kaan sadece gözlerini kapayıp başını sallamakla yetindi. Kenan da başını sallayıp Elif'e döndü ve beraber çıktılar.
~~~~~~~~~
Buraya neden geldiklerini anlayamamıştı genç adam. Abisi pek gelmezdi buraya. Babasının birşey demiş olabileceğini düşünüp abisini takip etmeye devam etti.
Gelen telefon sesiyle durdu Halil. Onun peşinden gelen Veysel de onunla beraber adımlarını durdurdu.
"Patron beceremedim."
Halil dişlerinin arasından öfkeyle tısladı."Ne demek beceremedim!"
"Hemşirenin bi an ayrıldığı yoktu ki ne yapayım!"
"Bana cevap yetiştirme!.. Dua et işimi sağlama alıp da getirdim çocuğu yoksa seni mahvederdim.Seni de,çok sevdiğin babanı da"
Sertçe telefondan kapat tuşuna bastı. Gören 'Al kırdın,kırdın!'derdi.
Halil arkasına döndü ve Veyseli yakasından tutup sürüklemeye başladı. Veysel korku dolu sesiyle
"Abi nolu-"
"KES!"
Tarlanın ortasındaki küçük kulubenin önüne vardıklarında kapıyı açıp fırlatır gibi attı içeri.Veysel yere ellerinin üstüne düşmüştü. Kulübenin için oldukça küçük ve karanlıktı.
Halil gözlerini kapayıp öfkeyle soludu." Ben gelene kadar buradasın!Neden diye sorma sakın!"
Ardından yüzündeki sırıtmaya engel olamadan ileride ki gübreleri gösterdi. "Acıkırsan şunlardan yersin. Tam senlik bir yemek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayçiçekleri [ VeyKen ]
Ficción GeneralGönül dağı ve modern doğu masallarından ilham alınarak yazılmış olan iki kardeşin hikayesi