Dünya bin bir güzellikle dolu insanların mutlu mesut yaşadığı bir yer değildi dünya yalnızca bir avutmadan ibaretti. Dünya herkesin masum zannettiği acımasız bir dünya. Dünya mal mülk dünyası...
Mal, mülk, para, zenginlik için; değer miydi elleri kana bulamaya, değer miydi hor görülmeye, değer miydi evladının yalan bir hayat yaşamasına, değer miydi abileri tarafından tavana asılmaya
Para ve can.. O kıymetsiz parayı ele geçirmek için kıyılan masum canlar. Küçücük çocukları sırf bir miktar para için delip deşince başardıkları ne, ellerine geçen ne? Birkaç kağıt parçasından ibaret sadece.
Bu kadar canice olayları yaparken insanın hiç mi yüreği sızlamaz. Gözyaşları, yalvarışlar, yardım çığlıkları hiç mi tüyleri diken diken etmez insanın. Tabi onlara insan denebilirse
~~~~~~~~~
Yağmur damlaları gökyüzünden usulca inip toprağa kavuşuyordu. Hafif esen rüzgar ağaç yaprakları ile dans ediyordu. Ağacın yanında duran araç ise gelmesi gereken yolcuyu bekliyordu.
Uzun, tozlu ve engebeli kurak yolda etrafına dikkat kesilerek yanına yaklaşan adamı görünce hemen arabadan inip yanına doğru ilerledi.
"Başarmışsın!.. Amaa o hala ortalıkta görünmüyor"
Halil tek kaşını havaya kaldırdı. O buraya vardiya kardeşinin de buraya çoktan varmış olması gerekiyordu. Hu durumdan şüphelensede aklındaki ihtimal ile kendini avutmaya çalıştı.
"Evde eşyaları toparlıyordur"
"Olabilir de ya doktor engel oldu-"
"Herşeyin bir B planı var! Hadi eve bakalım"
İkili arabaya doğru ilerledi. Veysel'in evde olmasını umut edip eve doğru yol aldılar. Veysel orda değilse bile Halil'in başka bir planı vardı. Eee Halil Arslan dı bu tabii onda türlü türlü planlar hiç eksik olmazdı.
~~~~~~~~~~
Genç çocuk koridorda kendini yırtarcasına koşarken aklında bin bir türlü şey dönüyordu. Dışarıdan bakınca ne kadar da saçmaydı. Onu döven, ona zindan hayatı yaşatan, en önemlisi onu kendi elleriyle tavana astîrıp onu öldürecek adamın kollarına koşuyordu.
O pislik adamın oollarına koşarken kendini dünyalar iyisi bir adamın kollarında buldu. Neden bu adam ona huzur veriyordu. Neden içini ısıtıyordu bilmiyordu. Bildiği tek şey bu huzurdan bu sıcaklıktan çok hoşlanıyordu.
Ama o an bunları bir kenara atmasının farkındaydı. Hatta sadece o an değil her anda.. Bir an önce oraya varmazsa olacakları tahmin edebiliyordu. Onu sarıp sarmalayan adamın göğsüne vurarak itmeye çalışıyordu.
"Şşş tamam, tamam sakin ol sakin"
Ve o huzur dolu sesi.. Kendini ona teslim etmek istiyordu. Ama bir yandan da... Hiç kimseye güvenmezdi. Hatta Cemile'ye bile güvenmezdi bazı zamanlar. Ama bu adama o kadar fazla güveniyordu ki kelimelerle anlatamazdı.
"Abime gitmeliyim, bana çok kızar"
Bi dakika bu ses onun sesi miydi? Bu kısık ve oldukça çaresiz ses onun muydu? Ağzından çıkan bu kelimeler ona mı aitti?
"Senin abin burada bak hiç kızmiyo sana seni çok seviyor...Senin abin burada"
Kendi isminde çok bu adamın asla yalan söylemeyeceğim inanıyordu. Bu söylediği onun için bi yandan çok güzel gelirken diyer yandan buna ihtimal bile vermek istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayçiçekleri [ VeyKen ]
Ficción GeneralGönül dağı ve modern doğu masallarından ilham alınarak yazılmış olan iki kardeşin hikayesi