Sabah gözlerimi açtığımda başım Bora'nın göğsüne yaslıydı.
Derin bir nefes alıp yerimden doğruldum ve ayaklarımı yataktan sarkıttım.
Banyoya girdiğimde suyun soğukluğunu önemsemeden saçlarımı ıslatmasına izin verdim.
Düşünceler zihnimde hep bir yerde turlarlardı. Her açıdan.
İş hayatım için,
Ailem için,
Aşk hayatım için,
Ve benim için,
Benliğim için.Annem kanser olmuştu. Ve resmen bana öleceği günün yaklaşık süresi verilmişti. Buna neden zorlanmamıştım, bilmiyorum ama kabullenmiş hissetmekte istemiyordum.
Bir insan sevdiği birinin ölümünü kabullenmemeliydi.
Soğuk suyun altından çıktığımda kapının arkasına asılı bornozuma sarıldım ve tekrar odama girip, dolabımın karşısına geçtim.
"Alina..." Dedi Bora uyanmaya çalışırken.
"Günaydın."
"Günaydın."
"Bugün annelerin yanına gideceğim. Biliyorsundur olanları zaten, Asya sana söylemiştir."
"Biliyorum. Gelmemi ister misin?"
"Yok, ben kendim giderim."
"Akşam uğrayabilir misin?"
"Sana mı, iş yerine mi?"
"Bana."
"Duruma göre desem."
"Tamam o zaman aksama doğru ararım seni haberleşiriz."
"Olur, birlikte çıkarız evden." Dedikten sonra giyinmek ve hazırlanmak için tekrar banyoya girdim.
Banyoyu şampuanımın ferah kokusu doldurmuştu. Neden saçımda da bu kadar güzel kokmadığını başından beri merak ediyordum.
Hızlıca üzerime mavi kot şortumu ve beyaz, göbek üstü askılımı giyindim.
Saçlarımı kuruttuğumda dalgaları kendi halinde duruyordu.
Önünde bir kaç tutam saç bırakıp, beni fazla terletmemesi için ensemden bir topuz yaptığımda hazırdım.
Tekrar odaya döndüğümde Bora'da üzerine siyah tişörtünü giyinmiş, hazırlanmıştı.
"Çıkıyor muyuz?"
"Çıkıyoruz." Birlikte apartmandan çıkıp otoparka yürümeye başladık.
"Görüşürüz Alin'im." Derken yine yanağıma bir öpücük bıraktı.
"Görüşürüz." Deyip gülümsedim ve ikimizde kendi arabalarımıza ilerledik. İlk ben çıktığımda yol ayrımına girmeden son kez korna çaldım. Aynı şekilde karşılık verdiğinde radyoyu açtım.
Of,
Feryansın, edemem kadere.
Sevdim bu benim meselem,
Eğilsem bile devrilmem.
Kahvaltı etmeden çıkmıştım ama dün gece fazla yediğim için hala midemde açlık hissi pek yoktu.
Annemlerin apartmanının önünde durduğumda arabayı kilitleyip, binaya yöneldim.
Kapıyı Asya açtığında bana sarıldı. İçeri girdiğimizde annemi gördüm.
"Anne."
Bu kelimeyi zamanı geldiğinde bir daha söyleyebilecek birinin olmaması canımı acıtıyordu işte.
"Alina'm." Dedi annem mutlulukla.
Elini tutup, gülümsedim.
"Nasılsın?"
"Her şeye rağmen iyi."
O gün akşama kadar annemin yanında kalmış, şirkete bile uğramamıştım.
Bir de Bora'yı aramam gerekiyordu.
Elim direksiyonda, gözüm yoldayken telefonu hoparlöre aldım ve aramanın açılmasını bekledim.
"Alo?"
"Bora, Eve geldin mi?"
"Bi' yarım saate geçeceğim sen benim eve geç direk."
"Geçiyorum ben o zaman."
"Tamam, yarım saate gelmiş olurum."
Arabayı çoktan Bora'nın evinin önüne park ettiğim de çantamdan bana verdiği yedek anahtarı çıkardım.
İçeri girdiğim de içerisi Bora gibi kokuyordu. Ağır ama hoş bir koku.
Çantamı kenara koyup, akşam yemeği için en hızlı olabilecek şeyi hazırladım.
Makarna.
Neticede çok vaktim yoktu.
Makarna hazır olduktan sonra Mutfaktan ayrılıp, Bora'nın odasına çıktım.
Ne zaman evine gelsem hep odasında takılırdım. Üstümde ki kot şort beni rahatsız etmeye başladığında Bora'nın ona geldiğimde giymem için bir kaç kıyafetimi koyduğu çekmeceye ilerledim.
Çekmeceyi açtığımda orada bana ait olmayan bir iç çamaşır vardı.
Ve kesinlikle bana ait değildi.
Gördüğüm şeyin şokuyla öylece kalan ellerimi çekmecenin başlığından çektim ve ayağa kalktım.
Terlemeye başlayan saçlarımı alnıma yapışmaması için geriye doğru attım ve hızlı adımlarla aşağı inip, bıraktığım yerden çantamı aldım.
Evinin anahtarını da öylece yere bırakıp, kapıyı da çarparak evden çıktım.
Fakat o çoktan bahçeye girmişti.
Ona karşı ifadesiz yüzümle yürürken o bana gülümsemeyle geliyordu.
Elmacık kemiğine sert bir yumruk geçirip, hızlı adımlarla arabama ilerledim.
Allah'ın şerefsizini yatağıma bile almıştım ben.
Hayatımda bir yere koymuştum.
Ama çok yanlış bir yere koyduğumun ancak farkına varıyordum.
"Alina!" Diye arkamdan bağırışlarını umursamadan gaza bastım.
Ondan gelen ve ardı ardına çalan telefonlara kulağım sağırdı.
Hayatımdan bir insan daha silip, yeni hayatıma başladığımı ilan ediyordum kendime.
Ama bu sefer bir şeyler gerçekten en baştan başlıyordu.
***
Bölüm Sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUS (+18)
Mystery / ThrillerSıradan bir hayat ve gizem dolu bir adam. Yalanlar ve suçlarla dolu bir dünya. Pus adlı bir ekip. Onlara sonradan dahil olan ve hayatının dönüm noktasında olduğunun henüz farkında olmayan bir kız. "Aşk ve nefret, bu ikisi bir araya gelebilecek en kö...