Bölüm Şarkısı-Veteran/phasewave
◇
"Dağ olsa yıkılırdı ama ben hala ayaktaydım."
...
Antrenmanımız bittiğinde üçümüz terli ve yorgun bir şekilde salondan çıkmıştık. Alp kendi odasına çıkmak için yanımızdan ayrılırken, bizde Yağız'la Asansöre bindik. Hiç konuşmamaya özen gösteriyordum.
Benim kaldığım kata geldiğimiz de o da benimle birlikte indi. Ona sorar gözlerle baktığım da dudaklarını araladı.
"Gece 12' de. Operasyon." Başımla onayladıktan sonra gidecekken tekrar döndü.
"Silahlarını Alp odaya getirecek."
"Tamam, sağol." Odaya girip kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya yasladım. Ve tam bu sırada kapım tıklandı.
"Bi' saniye." Dedi Yağız içeri girerken. Arkasından ne yapacağına bakarken duvardan bir kısmı kaldırdı ve artık odada büyük bir cam vardı. Duvarda bir çıkıntı olduğunu fark etmiştim ancak hiç gidip bakmamıştım bile.
"Akşam görüşürüz." Dedikten sonra odadan çıktı. Kendimi direk olarak banyoya atıp, üzerimde ki terli kıyafetlerden kurtuldum. İyice temizlenip, yıkandıktan sonra bornozumla banyodan çıkıp, dolaptan çıkardığım eşofman ve sweati üzerime giyindim.
"Girebilir miyim?"
"Gir."
"Kahvaltı vakti uyuyan güzel."
"Şunu demeyi bırak." Dedim belli belirsiz gülümserken. Sert yüzü yumuşadı.
"Nasıl istersen, ama yorgunluğun üzerine açlık yüzünden bayılmak istemiyorsan kahvaltıya gelmeni tavsiye ederim." Yataktan kalktığımda odadan çıktık. Saçlarım ıslaktı ama dert değildi.
Büyük, ahşap masa en özenli şekilde hazırlanmıştı. Hele ki doğru düzgün kahvaltı bile yapmadan çıkıp, ise giden bir kız için fazla özenliydi.
Bana ayrılan sandalyeye oturdum ve çatalımı elime aldım. En başta Yağız, Onun çaprazında Alp, ve Alp'in karşısındaysa ben oturuyordum. Aramızda ölüm sessizliği vardı. Herkesten önce kahvaltımı bitirip, kenarda bekleyen görevlilere gülümsedikten sonra sanki bu koca yerde kendi odamı bulabilecekmişim gibi sofradan kalkmıştım.
Saçlarımı kuruması için havluya sarmadan biraz kremledikten sonra kafama sardığım havluyla yatağa girdim. Madem ki akşam operasyona gidecektik, uyuyamasam bile biraz dinlenebilirdim.
...
11.23
Gözüm saatten dolaba kaydığında hızla uygun kıyafetlere bakınmaya başladım.
Altıma siyah bir pantolon, üzerime siyah bir bluzla siyah bir deri ceket, ve ayakkabı olarakta siyah, uzun botlar giyinmiştim. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu bağladım ve üstüme son kez baktım. Şuan aynı onlara benzemiştim. Aynı bir suikastçı gibi.
Alp odama temkinli adımlarla girdiğinde arkasında ki adamların elinde duran silahlara baktım.
Tüfek gibi büyük silahlar kullanamazdım ancak, bir bıçağı, çakıyı veya herhangi bir keskin aletle, normal bir tabancayı gayet rahat kullanabilirdim.
Ama eminim ki burada kısa sürede her şeyin eğitimini en ağır ve en sıkı şekilde alacaktım.
Zaten dövüş yeteneklerimde vardı.
"Silahlar burada." Derken adamlar silahları yatağın üzerine teker teker koydu. Hepsine hevesle göz gezdirdim. Evet, silahlar gerçekten ilgimi küçüklüğümden beri çekiyordu.
Alp bana tabancayı, bıçağı ve bir kaç aleti daha uzattığında hepsini kemerime koydum. Son olarak uzattığı şey ise çelik yelekti. Bu operasyon tahmin ettiğimden tehlikeli olacaktı. Alp yeleği giymeme yardım ederken kemerimi son kez kontrol ettim.
"Hazırsın, fazlasıyla." Güldüm.
"Hadi, bu gece eğlenceli olacak." Derken o da güldü ve aynı anda kapıyı ilerledik. Hava karanlıktı. Koridorda karşımıza çıkan Yağız'da Siyahlar içine bürünmüştü. Ve bu sırada Yağız'ın arkasından bir kaç kişi daha benzer şekilde giyinmiş, bize doğru geliyorlardı.
"Bunlar kim?" Diye sordum Alp'in kulağına doğru. Mantıken sabahtan beri görmediğim insanların şuan karşımıza çıktıklarında kim olduklarını merak ediyordum.
"Grubun diğer kalanı, iki gündür başka bir operasyondalardı. Bugün bizimle geliyorlar. Operasyondan sonra hepsiyle tek tek tanışırsın." Önüme döndüm ve bakışlarımı Yağız'a sabitledim.
"Hazırsanız, gidiyoruz." Dedi Yağız herkese bakarak. Aşağı indiğimizde hepimiz farklı birer grup olarak siyah, büyük arabalara binmiştik.
Ben yine ve yine Alp ve Yağız'la birlikteydim. Tek fark, bu sefer başka bir kız daha vardı. Yani benden önce de ekipte olanlardan. Sarı saçlı, açık kahverengi gözleri keskin bakan, ve benimle aynı boyda bir kızdı.
Sende çok kısasın sanki Alina.
Altı üstü 1.73.
Altına da üstüne de Başlatma, deve kadar kızsın.
Yanımda oturan iki iri erkeğe bakınca böyle kocaman durmaları içimde bir kahkaha hissi uyandırdı.
"Selam Ela kız."
"Ela kız?"
"Gözlerin diyorum, elaya çalıyor. Hafsa bu arada." Elini uzattığında bana karşı sergilediği samimi Tavrı için gülümseyerek elini sıktım.
"Alina."
"Ve ekibe yeni bir kişi daha, iyi dövüşür müsün Alina?"
"Kendisini bu sabah antrenmanda görmeliydin, o zaman anlardın iyi dövüşüp dövüşmediğini." Dedi Alp gülerek.
"İddialı konuşuyorsun abicim." Dedi Hafsa alaya alarak.
"Beynin yanmadan söylüyorum, Evet, Hafsa kız kardeşim." Alp'le ikisi zaten benziyorlardı. Sarı saçları neredeyse birbirinin aynı tonuydu. Sadece Hafsa'nın gözleri koyu bir, gök mavisi değildi. Aksine daha açık bir maviydi.
"Geldik." Dedi Yağız bu kısa sohbeti bölerek. Arabada durmuştu zaten.
"Alina, Hafsa'nın yanından ayrılma, çünkü bu daha ilk operasyonun." Yağız'ı başımla onayladıktan sonra Hafsa'nın arkasından aşağı indim.
"Başlayalım Alina, ve inan bana çok eğlenceli olacak." Komik ama gözü kara, güçlü bir kızdı. Güldüm.
"Başlayalım." Harabe bir yerin ortasında ki büyük binaya gözlerimi diktim. Sanırım bu gece altını üstüne getireceğimiz yer burasıydı.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUS (+18)
Mystery / ThrillerSıradan bir hayat ve gizem dolu bir adam. Yalanlar ve suçlarla dolu bir dünya. Pus adlı bir ekip. Onlara sonradan dahil olan ve hayatının dönüm noktasında olduğunun henüz farkında olmayan bir kız. "Aşk ve nefret, bu ikisi bir araya gelebilecek en kö...