BÖLÜM YİRMİBEŞ

394 60 117
                                    


B

u sözler, adamın yüzündeki gülüşü tamamen sildi. Bir an için sadece Melek’e baktı. Gözlerinde beliren kırılganlık, ne kadar derinlere dokunduğunu gösteriyordu. Ama yine de pes etmedi, çünkü başka türlü kendini koruyamazdı. “Vay,” dedi, gülümsemesi geri gelirken, bu sefer biraz daha acı bir tınıyla. “Gerçekten sert vurdun. Ama bil bakalım ne var? Belki de haklısın. Belki de bir hiçim. Ama senin karşında durup bu öfkeni seyretmek, hiç olmaktan daha eğlenceli.”

Melodi bu kez kahkahasını tutamadı. Elleriyle midesini tutarak hafifçe eğildi. “Siz ikiniz... Allahım, bu gerçekten çok komik,” dedi, araya girmeye çalışarak. Ah melodi bu nasıl cümledir sanırsın turist... Ama Melek, Melodi’yi tamamen görmezden geldi. Onun için dünyada şu an yalnızca bu adam vardı; onu kırmak, yerin dibine sokmak istiyordu. Allah affetsin.

“Komik mi?” dedi Melek, sesi bir tıslama gibiydi. “Eğer komik olan bir şey varsa, o da senin burada olman. Burada ne yapmaya çalışıyorsun, ha? Kendini acındırmak mı? Bu kadar mı zavallısın?”

Adam, Melodi’nin kahkahalarını duymamış gibi sadece Melek’e baktı. “Belki de zavallıyım,” dedi, bu sefer sesi alaydan çok farklı bir tondaydı. “Ama yine de buradayım. Ve senin bu öfken, beni burada tutmak için yeterli bir sebep.”

Melek’in bakışları daha da sertleşti. “O zaman burada kalmaya devam et,” dedi, sesi keskin bir kılıç gibi. “Ama bil ki, ben seni yok etmekten bir saniye bile tereddüt etmeyeceğim.”doğru.

Odanın havası, bir kez daha yoğun bir sessizliğe büründü. Melodi, gülüşlerini susturmuş, bu ağır atmosferin içinde yalnızca bir izleyici olmaya karar vermişti. Ama bu üç kişi arasındaki gerilim, onların her birini bir şekilde etkilemişti. Ve bu sessizlik, fırtınadan önceki o anı andırıyordu.

Melek’in nefretle sıktığı yumruklarının ardından odaya ağır bir sessizlik çökmüştü. Gözleri hâlâ adamda, kaşları çatılmıştı. Adam ise bu gerginliğe meydan okurcasına geniş bir gülümsemeyle ellerini ceplerine sokmuş, odada aylak aylak dolaşıyordu. Hatta duvardaki tozlu bir tabloyu incelemekle meşgulmüş gibi yaparak alayını artırıyordu.

Tam bu sırada Melodi, içeriye yayılan gerilimi bir bıçak gibi kesmek adına, sanki hiçbir şey olmamış gibi gülerek konuştu:
“Ah, neden bu kadar sinirlisin, hanımanne?”
Bu sözler, Melek’in yüzüne bir şimşek çarpmış gibi indi. “Bana öyle demeyi keser misin?!” diye patladı Melek, yüzündeki kızgınlık artık net bir kızarıklığa dönüşüyordu. Bide şu değişik misafir adamın yanında söylüyordu. Ne yiyor ne içiyor bu adam ya niye bu kadar iri kardeşim Allah Allah?Ama Melodi, bu tepkiye aldırmamış gibi eğlenerek devam etti. “Ne yapayım, tam bir hanımanne gibisin! Öyle sert, öyle kibirli… Annem olsan seninle her gün kavga ederdim.” Hayır melodi hep sarılır ıslak öpücükler kondururdun. Çünkü sen hep anneni çok özledin.

Adam, bu sahneyi izlerken kendi alaycı tonunu asla geri planda bırakmadı. “Aslında Melodi’nin haklı olduğunu düşünüyorum,” dedi, incelemekte olduğu tabloyu göstererek. “Bak, şu tabloya bile Melek kadar ciddi bir hava sinmiş. Kim bilir, belki de sen doğduğunda fırtına falan kopmuştur. Herkes Melek gelsin diye değil, ne yapacağız bu çocuk diye korkudan titremiştir!”tabloda aldığım belgeler var.

Melek derin bir nefes aldı, ama öfkesini kontrol etmek bir yana dursun, daha da artmıştı. “Siz ikiniz… Bir gün bu alaycı sözlerinizin altında ezileceksiniz. Sabrediyorum diye üzerime geliyorsunuz ama bu sabır bir gün taşacak. Ve işte o zaman size gerçek bir fırtınanın ne olduğunu göstereceğim!”

^_^

👀Ah şu kimsesizler olayı..! 👀

Rica ederim bana kızmayın bölüm kısa tutulmalı.
(şahsi fikrim)

Seni seviyorum okurum Allaha emanet ettim.

Sevgiyle kal. (Allah sevgisiyle.)

Yıldızı da varlığın gibi parlatır mısın?

💙💙

"Üstüne alınma felaketim sen değilsin.
EVRENLER FELAKETİM"



𝗘𝗩𝗥𝗘𝗡𝗟𝗘𝗥𝗶𝗡 𝗙𝗘𝗟𝗔𝗞𝗘𝗧𝗶 [𝗙𝗮𝗻𝘁𝗮𝘀𝘁𝗶𝗸]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin