Başlayalım. 😊
Adam şaşkınlığını bastırmak için yüzüne alaycı bir ifade yerleştirse de gözlerindeki dalgalanma her şeyi ele veriyordu. "Allah aşkına, bu bir şaka olmalı," diye geçirdi içinden. Melek'in söyledikleri aklını allak bullak etmişti. Uzaylı? Koruyucular? Eğitmenler? Bir yandan duyduklarını kafasında anlamlandırmaya çalışırken bir yandan da bu saçmalığa inanmayarak kendi kendine gülümsemeye devam etti.
Başını hafifçe yana eğip dudaklarını büzdü, ardından alaycı bir şekilde konuştu:
"Tamam, tamam... Uzaylı olduğunu farz edelim. Yani, bunu nereden anlayabilirim? Antenlerin falan yok, parlak bir ışıkla buraya ışınlanmadın. Ayrıca bu odada gerilim müziği de çalmıyor. İnanmamı bekliyorsan, en azından biraz ikna edici olsan iyi olur."
Melek, sinirle gözlerini kıstı. Onun bu tavrı sabrını iyice tüketiyordu. "Bunu bir oyun sanıyorsan, çok yanılıyorsun. Senin gibi biri bu gerçeği asla anlayamaz," dedi, sesi nefretle doluydu. Yavaşça bir adım ona doğru yaklaştı. "Ama ben her şeyi açıklamak zorunda değilim. Zaten beynin bunu algılayacak kapasitede değil." Ağır oldu ya Allahım bilmiyordum ben kalp kurmanın günah olduğunu cahilliğime ver affet. Çok sonra öğreniyorum dinimin gerekliliklerini. Allah effetsin. Hem Elhamdülillah. Hiç öğrenmeyedebilirdim.
Adam, bu sözlere daha fazla kayıtsız kalamazdı. Melek'in sert ifadelerine rağmen kendini tutamayıp hafifçe gülümsedi. "Yani, kısacası... sen bir uzaylısın ve ben de senin görevinim. Doğru mu? Ah, ne harika! Belki beni uzay gemine alırsın da başka galaksilere gideriz. Buralar sıkıcı oldu zaten."
Melek, ona öyle bir baktı ki, bakışları neredeyse bir hançer gibi delip geçiyordu. "Saçmalamayı kes," dedi, soğuk bir tonda. "Buraya gelişinin bir nedeni var ve bu, yıldızlar kadar eski bir sebep. Ama sen bunun farkında değilsin. Hiçbir şeyin farkında değilsin!"
Adam, içinde yükselen karmaşayı bastırmaya çalışarak ellerini cebine soktu ve arkasına yaslandı. "Tamam, diyelim ki yıldızlar beni buraya gönderdi. Ama neden? Neden beni? Allah aşkına, ben kimim ki? Hayatım zaten karmakarışıktı, şimdi bir de bu saçmalık mı?" diye sordu, sesi bu kez alaycılıktan uzak ve ciddi bir tona bürünmüştü.
Melek bir an durdu. Derin bir nefes aldı ve gözlerini yere indirdi. "Neden seni seçtiklerini bilmiyorum. Ama bu yolun bir bedeli var, her şeyin bir bedeli var. Mutluluğun bile," dedi, sesi titrercesine yumuşaktı.
Adam, bu sözlerin ağırlığını hissedince şaşkınlığını gizleyemedi. Ama bunu belli etmemek için hemen alaycı bir ton takındı. "Demek mutluluk için bedel ödeniyor. Peki, bana biri söylesin; bu bedel kredi kartına taksitleniyor mu? Yoksa direkt peşin mi ödüyoruz?Arada tadına bakalım şu mutluluğun. Eğer kredi kartıyla ödeniyorsa Allaha şükür sevaba gireceğim demek. Herkese benden birer mutluluk yaz hacettin dayı yanında çay falan? "tip tip bakışlarla karşılaşınca "İyi bari param yoktu zaten... "diye homurdanıyor mirza abimiz.
Bu sözler, Melek'in içinde yeniden bir öfke kıvılcımı çakmasına neden oldu. "Dalga geçmeye devam et! Belki bir gün her şeyi anladığında, o alaycı gülüşün yüzünden silinir!" diye patladı.
Melodi, olanları sessizce izliyor, ama bir yandan da gülümsemeye çalışıyordu. Adamın korkusuzca Melek'le bu şekilde konuşması, her ne kadar gerginliği artırsa da bir yandan keyifliydi. Melodi, gerginliği hafifletmek için araya girip "Tamam, tamam, biraz sakinleşin. Hem kim bilir, belki gerçekten koruyucular bizi izliyordur. Ama şu anda birbirinizi boğarak bir sonuca varamayacağınız kesin," dedi.
Adam, Melodi'nin bu sözlerine hafifçe başını salladı ve tekrar Melek'e döndü. "Bak, inanmamı bekliyorsan, biraz daha ikna edici olmalısın. Ama yine de... belki bir yerlerde yıldızlar bana gülüyordur. Ya da bana bu karmaşık hikayeyi yazan kişi, kahkahalar atıyordur." Ehehehe Allah affetsin biraz...
Bu sözlerin ardından odada garip bir sessizlik oldu. Melek, derin nefes alarak bakışlarını yıldızsız gökyüzüne çevirdi. Adamın söylediği şeylerin anlamsız olduğunu biliyordu, ama bir yandan da bu karmaşanın onu derinden etkilediğini hissediyordu. Yıldızlar... Babasını alan ve ona Melodi'yi bırakan o yıldızlar. Şimdi aynı yıldızlar, bu adamı onun hayatına getirmişti. Bu bir tesadüf olabilir miydi? Yoksa her şey gerçekten bir planın parçası mıydı?
Bir zamanlar, kaybolan bir yıldızın peşinden koşan bir melek vardı. O melek, her sabah gökyüzüne baktığında yıldızları görürdü; çünkü yıldızlar onun yalnızlığıydı, onun sessizliği. Ve o yıldızlardan biri, bir gün ona bir mektup getirdi. Ama bu mektup unutuldu.
^_^
👀Ah şu kimsesizler olayı..! 👀
Rica ederim bana kızmayın bölüm kısa tutulmalı.
(şahsi fikrim)Seni seviyorum okurum Allaha emanet ettim.
Sevgiyle kal. (Allah sevgisiyle.)
Yıldızı da varlığın gibi parlatır mısın?
💙💙
"Üstüne alınma felaketim sen değilsin.
EVRENLER FELAKETİM"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗘𝗩𝗥𝗘𝗡𝗟𝗘𝗥𝗶𝗡 𝗙𝗘𝗟𝗔𝗞𝗘𝗧𝗶 [𝗙𝗮𝗻𝘁𝗮𝘀𝘁𝗶𝗸]
Fantasía"Ağlamak istemiyorum!" diye mırıldandı kalan son mecaliyle. Kulaklarını çocukların ağlayışları, kadınların çığlıkları doldurdu.Bu bir felaketi! Melodi bir felaketin kurbanıydı...Başını iki yana salladı acıyla. "Bırak onları! İstediğin benim gözyaşla...