3

15.3K 796 143
                                    

Alacaklı gibi çalınan kapı ile birlikte, sinirle soludum. Umursamadan uykuma devam etmek için götümü hemen diğer tarafa çevirdim. Sonuçta her kimse çalar çalar giderdi diye düşünürken, daha sert biçimde çalınan kapıyla şişmiş gözlerimi aralayıp, küfür ede ede yataktan kalktım.

"O kapıyı alıp senin götüne sokacağım, şerefsizin evladı. Kimsin lan sen benim güzel uykumu bölüyorsun piç kurusu!" Diyerek kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle tüm uykum bir anda kaçmış, tepeden tırnağa bir ürperti almıştı bedenimi.

Ne işi vardı lan bunun burda?

"Ulan saat kaç olmuş hala götünü devirip yatıyor musun rahat rahat puşt herif?" Diyen çocukla gözlerimi devirip, içimdeki ürpertiyi göz ardı ederek arkamı dönüp odama doğru yürümeye başlamıştım ki kolumdan sertçe tutulup çekilmemle bu hamlem yarıda kaldı. Göğsüne yaslandığım sert beden bana hafif tepeden bakarken sinirim bir kat daha artmıştı.

Ulan ben 1.87 boyunda adamdım. Hala bana yüksekten bakan biri olabilir miydi?

"Ne var lan? Ne istiyorsun yine? Bakıyorum da ayrılamıyorsun benden" Derken şakağımdaki morluk bir anda ağrımıştı. Puşt nasıl vurduysa iki gündür ağrım sızım geçmiyordu.

Kurduğum cümle ile tuttuğu kolumdan sertçe ileri ittirdikten sonra çenesini sıkarak yüzüme bakmaya başladı. Kırmızı görmüş boğaya benziyordu it.

"Çok meraklıyım sana sanki amına koyayım" bir adım daha yaklaşarak gözlerimin içine bakıp devam etti. "Malum düğünümüz var ya hani, alışverişe çıkmamız lazımmış. Sabahtan beri başımın etini yediler. Bu işe bulaştıysak, ucu sana da değecek! O yüzden hemen kıçını kaldırıp hazırlan ve arabaya gel. Bizimkiler alışverişe başladı bile" dediğinde yüzüme vuran gerçeklerle kalbim hızlanmıştı.

Yaklaşık iki gündür bu gerçeği bir şekilde görmezden gelmeye çalışıyordum. Annem, kardeşim ve abim işlere koşuştururken, ben işim var diyerek kaçmıştım. Zaten bir süre de bizimle kimse ilgilenmemişti, bu yüzden biraz daha rahat davranarak, tatil günümün tadını çıkarmaya karar vermiştim ki yine evren bana götüyle gülerek nah çekmiş ve al sana tatil demişti.

"Hadi lan hadi salak salak bakma yürü!" Diyerek beni çevirip sırtımı patpatlayan adama içimden en yaratıcı küfürlerimi sıralayıp, sinirle banyoya doğru ilerledim. Hızlıca elimi, yüzümü yıkayıp işlerimi halletmiş, hemen sonra da üzerime klasik kot ve basit bir tişört giyip, kapıya ilerlemiştim. Hala yerinde bekleyen adama göz devirip, askılıktan deri ceketimi aldım ve aynadan son bir kez saçımı düzeltip yanına adımladım.

Bir şeylere çok çabuk adapte olan bir yapım vardı. Hızlı bir biçimde zor durumlara ayak uydurabilirdim, küçüklüğümden beri bu böyleydi ama ilk defa bir şey beni bu kadar zorluyordu. O da iki hafta sonra eşim olacak olan bu piçti.

"Eh hadi gidelim o zaman hayatım" diyerek kapıyı çekip ayakkabılarımı giyinirken karşımdaki adam bir tövbe çekmiş ve topuklarını vura vura arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı.

"Nereye gidiyoruz?"

Arabaya bindiğimizde sorduğum soruya cevap bile verme zahmetinde bulunmayan adama yine göz devirip, kemerimi bağladım ve dışarıyı izlemeye başladım. Madem benimle muhatap olmuyordu, ben de onunla olmazdım o zaman.

Kısa süren bir yolculuğun ardından, geldiğimiz yere baktığımda cümbür cemaat kocaman bir kuyumcuda oyalandıklarını gördüğüm insanlar ile derin bir iç çekip kemerimi açtım ve dışarı çıktım. Benimle birlikte yanımdaki adam da dışarı çıkmış ve simsiyah saçlarını karıştırarak oflamıştı. En az benim kadar sinirli bir herife benziyordu. İki güne birbirimizin götüne bıçak saplardık kesin.

"Ne bok yiyeceğiz şimdi?" Diye baktığımda bilmiyorum anlamında omuzlarını kendine çekmiş ve ceketinin cebinden bir sigara çıkarmıştı. Gördüğüm sigara ile birlikte sabahtan beri hiç içmediğimi hatta aç acına burada olduğumu hatırlayınca yanına adımlayıp paketinden bir tane de ben almış ve dudaklarımın arasına yerleştirmiştim. Bu hareketimle kaşları çatılan adamı umursamadan elimi çakmak vermesi için uzattım.

"Sabahın sikinde beni uyandırıp getirdiğin için sigaramı unuttum. Borçlusun bana" dediğimde ağzının ucuyla küfürler edip diğer cebinden bir çakmak çıkarmış ve avcumun içine koymuştu.

"Sabahın siki dediğin saat öğlen bir amına koyayım. Adam gibi erkenden uyansaydın. Asıl senin bana borcun var, bir dahakine paketle alırsın" demesiyle gözlerimi devirdim.

Cimri piç.

Onu dinlemeden çakmağı sigaraya dayayıp yaktıktan sonra dumanı derince içime çektim. İşte şimdi kendimi uyanmış hissediyordum.

Yanımdaki adam gibi kendimi arabaya dayayıp kafamı karşımızda duran ve telaşla altınlara bakan bizimkilere çevirdim. Her bir ağızdan bir laf çıkıyor, sadece abimle yengem (evet artık yenge diyecek konuma gelmiştim, sonuçta abisiyle evleniyorum değil mi canım) sessiz sakin onlara denilenleri yapıyordu.

Sigaramdan son bir duman daha çekip, yere attım ve ayağımın ucuyla ezdikten sonra kafamı kaldırıp yanımdaki adama baktım. Simsiyah saçları dağınık duran adamın, yeni tıraş olmuş yüzü gayet yakışıklıydı. Siyah saçlarının değdiği gür siyah kaşları, kaşlarının altında inci gibi parlayan bal köpüğü rengi gözleri vardı, dudakları sigaranın dumanını çekerken incelse bile dolgun duruyordu. Yakışıklı bir adamdı yani. Yazık benim gibi biriyle evlenmek zorunda kalacaktı. Üzülmüştüm adına. Kısa bir süre, bir iki saniye falan yani.

"Hayatım bakıyorum da gözlerini benden alamıyorsun" diyen adamın dudaklarındaki sinsi gülümseme ile yüzümü buruşturup arkamı döndüm ve kuyumcuya doğru yürümeye başladım. Arkamdan gelen adım sesleriyle onun da peşimden geldiğini anlamıştım.

İçeri girdiğimiz anda bize dönen gözlerde gördüğüm aşağılayıcı birkaç bakışla burnumu kırıştırıp içeri geçtim. Bir de onların bakışları için mi üzülecektim.

"Hoşgeldin oğlum!" Diyerek Adar'ın yanına gidip yanağını okşayan kadın bana da tatlı bir gülümseme bırakmıştı. Kötü biri değildi anladığım kadarıyla, kıyamıyordu çocuklarına, en azından bana öyle gelmişti. "Sen de hoşgeldin oğlum" dediğinde elini öpmüş ve hoşbulduk diyerek görevlerimi yerine getirmiştim.

"Hadi gelin de seçin bakalım yüzüklerinizi. Altın işlerini biz sizin yerinize hallettik zaten, bir alyans seçmeniz kaldı o da hallolursa tamamdır her şey" diyen kadına bakıp aynı anda kafa sallayarak yüzüklerin olduğu kısma geldik ve salak salak bakmaya başladık.

"Sen anlıyor musun bu işlerden?" Diye fısıldayarak sorduğum soruya göz deviren adam aynı ses tonuyla cevap vermişti bana. "Ne anlayayım oğlum ben? Hayatımda hiç alyans almadım ki?" Dediğinde gülmeden duramamıştım. Sinirden gülüyordum yanlış anlaşılmasın. Durumumuzu sikeyim ben yoksa.

"Şu güzele benziyor" gösterdiği dümdüz alyansa göz devirip, biraz bakınmaya başladım. Tamam evlenmek istemiyordum ama madem evleniyordum o zaman bir şeylerin doğru yapılması gerekiyordu. O yüzden gerçekten çok zarif duran, düz gümüş bir alyansı göstererek "Bu nasıl?" Diye sorduğumda kafasını olumlu anlamda sallamıştı. Eh zevkli adamdık biz de ya da o fazla umursamadan, uğraşmak istemediği için kabul etmişti. Bilemiyorum.

Parmak ölçülerimiz alınırken ise tek düşündüğüm bu işin ciddi anlamda bok yoluna doğru gidiyor oluşuydu.

Biraz geçiş bölümleri gibi oluyor ama olaylar evlendikten sonra olacak ballar, o yüzden biraz sıkıcı olabilir. Hatalarım varsa affedin beni. Öpüyorum kocaman sizii.

AĞA / BERDEL / [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin