19

11.5K 749 90
                                    

"Benden daha ne kadar kaçacaksın?" diyen adamı dinlemeden yemek yapmaya çalışıyordum.

Resmen ondan kaçmak için oturmuş yemek yapıyordum. Hem de karnıyarık. Bence güzel olacaktı arkamdaki kertenkele beni meşgul etmezse eğer.

"Kim kimden kaçıyormuş?" Dediğimde yanıma gelip, tezgahla beni arasına sıkıştırmıştı. Patlıcanı dolduran ellerim donakalırken, arkamda hissettiğim sertlikle yutkunmuştum. Utanmazca ellerini tezgahtan, belime doğru kaydırıp, oradan da göğsüme koyarken bir yandan da yüzünü boynuma gömüyordu.

"Bir hafta oldu. Bence cezamı fazlasıyla çektim. Artık diğer aşamaya geçebilir miyiz?" Dediğinde ben de farkındaydım artık bu işin uzadığının ama onun bu halleri o kadar hoşuma gidiyordu ki ne kadar uzatırsam o kadar kar edermiş gibi hissediyordum. "Yemin ediyorum artık dayanamıyorum. Kanepede yatıyorsun hayır şikayet etmiyorum, her gün olsa her gün yaparım kıyamıyorum orada yatmana ama her gece seni yatağa taşımaktan belim ağrıdı, yaşlılığımda kambur bir koca olacağım bu gidişle. Bir öpücük almak için kırk takla atar oldum, onu da daha alamadım hala. Her şey tamam ama neden uzak duruyorsun benden? Yüzünü bile göremiyorum ağlayacağım artık" derken sesinin cidden sinirden ağlamaklı çıktığını fark etmiştim.

İlk defa bu kadar ayrıntılı bir şekilde ne hissettiğinden bahsetmişti ve içime oturmuştu. Galiba bu intikam işini biraz abartmıştım. Bir yerde dur demem lazımdı ki artık ben de dayanamıyordum onsuz olmaya. Bu yüzden derin bir iç çekip kaşığı tencerenin içine koydum ve yerimde dönerek sevdiğim adamın yüzüne baktım. Beklenti dolu bal gözleri hevesle gözlerimin içine bakarken dayanamayıp dudaklarımı yaladım ve kollarımı omzuna sararak kendime çektim.

"Tamam hadi abartmayalım ikimiz de yeter" dediğimde yüzünde o kadar güzel bir gülümseme olmuştu ki ben de gülmeden edememiştim. Dayanamayıp, dudağının kıvrımına bir öpücük bıraktım. İkimizin de nefesi aynı anda kesilirken, Adar hiç durmadan dolgun dudaklarını dudağıma bastırmış, aynı anda da belimdeki ellerini sıklaştırarak beni daha da tezgaha bastırmıştı. Hissettiğim sertlik benimkiyle buluşurken, yutkundum. Dudaklarımız birbirinin üzerinde hareket etmeden duruyor olsa da bu hareketiyle birlikte üst dudağını ısıracaktım ki duyduğum sesle hemen geri çekildim.

"Ay, mutfakta da yapmazsınız! Ayıp denen bir şey var canım!" Diyen kadınla sakince Adar'ı omzundan ittirip yana çeksem de o benim kadar sakin durmuyordu.

Uzun süre sonra, evlenmemizden bu yana geçen zamanı da katarsak eğer yaklaşık üç dört ay sonra ilk defa ciddi bir yakınlaşma yaşamamızın üzerine ikimizin de sinirli olması çok doğaldı ama Adar biraz sinirlenme işini abartmıştı sanki.

Burnundan soluyordu resmen adam. Kız kırmızı giyse atlardı herhalde üzerine.

"Fatma" burun kemerini sıkarak duraksadı. "Ne zaman bizi rahat bırakacaksın sen?" Dediğinde ses tonundan benim bile tüylerim ürpermişti. Ejderha gibi ağzından alev çıkaracaktır utanmasa. Eh boşuna kertenkele suratlı demiyorduk ya.

"Of abi siz de ortak alanda yapmayın, ben mi suçlu oldum şimdi?" Diyerek gelip masaya oturunca benim de sinirlerim üst düzeye çıkmaya başlamıştı. İnsanın biraz utanması olurdu. "Ulan! Madem bizi gördün sessizce çık değil mi? Uzatmanın ne alemi var?" Diyen Adar düşüncelerime tercüman olmuştu resmen.

"Ya abi niye ben gidiyorum? Odanız yok mu sizin? Mutfak burası mutfak! Yemek yapılıyor, yeniyor burada!" Dediğinde haklı olduğunu bilsem de ilk defa gerçek bir öpüşme yaşayacağımız için haksız geliyordu bana. Sinirle köpürecek olan Adar'ın kolundan tutup mutfaktan çıkarmak adına sürüklemeye başladım. "Kaçın siz kaçın!" Diyen kızı umursamadan Ayten ablaya seslenip yemeğin geri kalanına yardım etmesi için konuştuktan sonra kolunu tuttuğum adamı bir hışımla odamıza attım. Arkasından odanın kapısını kilitlerken heyecandan atan kalbim yüzünden kulaklarım uğulduyordu.

Daha fazla utanma ve heyecan duygusunun beni engellememesi adına bana ayak uydurmasına rağmen hala sinirli olan adamın omuzlarından tutup kapıya yasladım ve hiç durmadan dudaklarına kapandım. Haftalardır özlem duyduğum dudakların tadını almak için önce sertçe bastırdım, bu esnada Adar'ın elleri belimi bulurken artık dayanamayıp, üst dudağını dudaklarımın arasına alarak emmeye başlamıştım. Karşımdaki adam beni taklit ederek sertçe alt dudağımı yakaladığında, ikimizin de dudaklarının arasından küçük bir inleme dökülmüştü.

Anın heyecanı daha da yükselirken, Adar belimdeki ellerini sıklaştırarak beni kendine bastırdı. İkinci inlememiz de bu hareketinden sonra olmuştu zaten. Sert ve büyük aleti benimki ile buluşurken sert kumaş parçalarını bile hissetmiyordum. Ellerim omzundan boynuna, oradan da ensesine gidip, uzamaya başlamış olan saçlarını narince okşadı, onun elleri ise belimden inerek kalçalarıma geldiğinde kaşlarım çatılmıştı. Kalçalarımdaki ellerini sertçe sıkıp bıraktığında ensesindeki kısa saç tutamını çekiştirerek dudaklarımı ayırdım.

"Kalçalarıma mı göz koydun sen?" bu sefer onun kaşları çatılarak cevap vermişti bana. "Herhalde yavrum, başka nerene göz koyacaktım?" Dediğinde biraz daha gerilereyerek işaret parmağımı göğsüne doğru bastırdım.

"Sen benim altta olacağımı mı düşünüyorsun?" Kalçamdaki ellerinden birini çekip, parmağımı tuttu ve indirdi. Hemen sonra hiç durmadan tekrar kalçama yerleştirip, sıkıp bıraktı. "Evet" diye kayıtsızca cevap verdiğinde iyice kendimi geriye çekmiştim.

"Unut bunu!"

"Ne demek unut bunu? Oğlum aylardır, haftalardır sürünüyoruz ya! Şimdi de gelmiş kim altta kim üstte kavgası mı yapacağız!?"

"Evet!" Dememle yakalarımdan tuttuğu gibi yerlerimizi değiştirmişti. Bunu fırsat bilip, aynı onun yaptığı gibi ellerimi beline koydum ve kendime çektim. Göğüslerimiz ve penislerimiz birbirine değerken ikimiz de dişlerimizi sıkmıştık. Hava bile ağırdı, her biz zerremiz birbirimize dokunmak, hissetmek istiyordu ama inatlarımız yüzünden yapamıyorduk.

"Sen altta ol o zaman bebeğim, hemen çözülsün sorunumuz" derken ellerimi kışkırtıcı hareketlerle dolgun kalçalarına doğru getirmiş, üzerine bir de sert bir şekilde sıkıp bırakmıştım. Bu hareketimle, hoşuna gittiğini anlık olarak yakalasam da hemen kendini toparlayıp yakalarımı sıkmıştı. Dudaklarını dişlerken ne kadar sinirli olduğunu görebiliyordum ama umrumda değildi. Elimi dudaklarına atıp nazikçe dişlerinden kurtardım ve kısa bir öpücük bıraktım.

"Devran yapma gülüm, hadi bebeğim" diyerek yakamı bırakıp, kalçalarımı tuttu ve kendine bastırdı. "Bak ikimiz de zor durumdayız, ihtiyacımız var" derken ensesinden yakaladım ve tekrar dudaklarımızı birleştirdim.

Dudaklarımız birbirinin üzerinde dans ederken, ellerimi onun göğsüne doğru çıkarmış ve bastırarak yatağa doğru ittirmeye başlamıştım. Zorlukla yatağa yaklaşınca dudaklarımızı ayırıp, Adar'ı sırt üstü yatağa attım. Hiç durmadan yüzünün yanına elimi koyarak eğilip, önce dudaklarına sonra da çenesine minik öpücükler bırakarak göğsüne doğru gitmiştim ki beklemediğimiz bir şey oldu.

Birisi kapıyı açmaya çalışıyordu.

"Abi hadi yemeğe çağırıyorlar sizi! Çıkın artık odadan!" Diye bağıran kızla kendimi yatağa atıp tavana baktım. Adar da benim gibi sinirlenirken birbirimize bakarak gülmeye başlamıştık.

Bir bahtsız bedeviyken şimdi iki olmuştuk iyi mi?

AĞA / BERDEL / [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin