Heyecanlı gecemizden sonra sabah keyifle oynaşırken, Adar'ı annesinin aramasıyla birlikte apar topar eve dönmeye karar vermiş, daha doğrusu eve dönmek zorunda kalmıştık.
Arabada giderken Adar'ın elleri direksiyonu sıkmaktan bembeyaz olmuş, gerginlikten ve sinirden alnındaki damarlar ortaya çıkmıştı. Ne olduğunu sorsam da bir türlü cevap vermeyen adamın bu halleri yüzünden benim de bedenimi gerginlik ve korku sarmış, içimdeki korkunç his boğazıma oturmuş, nefes almamı dahi engelleyecek kadar sıkı sıkı tutmuştu beni. Ellerim titremeye başlarken tek duam birine zarar gelmemiş olmasıydı.
Kısa sürenin sonunda, Adar'ın da yaptığı ciddi hızla birlikte kapının önüne geldiğimizde, ani bir fren yapıp beni unutarak bir hışımla arabadan çıkmış ve yine aynı sinirle kapıyı kapattıktan sonra yeri inletecek kadar sert adımlarla evin önüne gelmişti. Yumruk yaptığı elini, kapıyı kırmak istercesine vururken, ben onun aksine daha sakin bir biçimde arabadan çıkıp, yanına geçmiştim. Adar'ı tanıdığımdan beri ilk defa bu kadar sinirli görüyordum ki bu da beni felaket geriyordu.
"Baba! Açın şu kapıyı, delirtmeyin beni!" Diye bağırırken aniden açılan kapıyla, karşımda gördüğüm Ayşe bir bana bir de Adar'a korku ve hüzün dolu gözleriyle baktı ve hemen yana çekildi. Bu hareketiyle Adar ayakkabılarını çıkarmayı bile umursamadan evin içine girerken hiç beklemeden peşine takılmıştım.
Salonda oturan ahaliyi görünce, yutkunup kaşlarımı çattım. Ciddi bir sıkıntı vardı ve ben hiçbir şey anlamıyordum.
Herkesi tararken gözüme çarpan bedenle olduğum yerde kalakalmıştım.
Bu kadın düğünümüzde Adar ile bakışan ve Adar'ın anlattığına göre unuttuğu eski sevgilisiydi. Yüzündeki, gerçek olmadığı uzaktan bile belli olan utangaç bir gülümseme ile kaçamak bakışlar atıyordu Adar'a. Hemen yanında oturan Fatma ise dik duruşu ve aşağılar bakışlarıyla birlikte gözünü bana dikmişti. Bu ikiliyi görmemle birlikte endişelerim yerini sinirle bırakırken derin bir nefes alıp Adar'ın hemen yanına geçtim.
"Anamın dedikleri doğru mu baba?" Diyerek gürleyen adamın sesi ile tüm ahali korkuyla yerine sinmişti. Adar ailesi için genellikle susan, kendi halinde işine gidip gelen bir çocuktu. Bu yüzden kimse ona fazla karışmaz, sinirlendirmezdi. Bir iki kere kavga ettiğini anlatmışlardı bana ama ben ilk defa canlısına şahit oluyordum.
"Doğru oğlum!" Duydukları ile Adar elini saçlarına atıp sertçe çeke çeke geriye taradı. "Bana sordunuz mu? Bizden izin aldınız mı ha böyle bir karar için?" Diye tüm evi inletecek kadar sesli bağırırken kaşlarını olabildiğince fazla çatıp, elini kolunu sallayarak savunuyordu kendini. Sakin olması için elimi koluna koyunca gözünün ucuyla bana bakmış ve küçük bir an yumuşasa da sertliğini koruyan bakışlarıyla tekrar ev ahalisine dönmüştü.
"Yoktur benim iznim! Olay büyümeden ve kimse de duymadan kapanacak!" Dedikleriyle babası yerinden doğrularak ciddileşti ve elini kaldırdı. "Sen kimsin de benim kararıma karışıyorsun!? Haddine mi benim sözümün üzerine söz söylemek!?" Dediğinde Adar daha da sinirlenerek babasının üzerine yürüyecekti ki kolundan tutup çektim kendime.
"Haddime tabi! Yıllarca yaptıklarına gık demedim! Her dediğine tamam baba, sen ne dersen o olsun baba dedim durdum ama yeter! Bu kadar istek de fazla! Kimse bana ikinci eşmiş, kumaymış demesin, yemin ediyorum bu evi başınıza yıkarım!" Dedikten sonra kolumdan tuttu ve benim daha da yakınına çekti. "Bu adam benim kocam ve hayatımda bu adamdan başka da kimse olmayacak! Anladınız mı!? Bunun üzerine laf söyleyeni gebertirim" Diye bağırırken evdeki herkesin gözlerine bakmıştı tek tek. En son Fatma'da durunca yüzünü buruşturup kafasını çevirdi.
Anın sıcaklığı ile duyduğum kelimeler beynime hücum ederken, başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş, olduğum yerde donmuş kalmış gibi hissediyordum kendimi. Ne kadar söyleseler de bunun olacağına ihtimal vermemiş olduğum için fazla üzerine düşmemiştim Fatma'nın söylediklerine ama gördüğüm kadarıyla öncesinden anlamam daha doğru olurmuş.
Ellerim titremeye başlarken, bir kaç kere yutkunarak boğazımda birikmiş olan yumruyu götürdüm ve pis bir sırıtma ile yüzüme bakan Fatma'ya döndüm. Ağzıma çok laf doldu, kafamda bir çok cümle evirdim çevirdim ama hiçbirini yakıştırıp da dilimin ucuna yerleştiremedim. Sadece gözlerimi çevirdim ve sustum.
"Oğlum senin çocuğun olacak! Bu eve oğlan torun vereceksin! Bu adam sana nasıl versin çocuk!? Mecburdur evlenmen!" Dediğinde neden bana suçluymuşum gibi davrandıklarını anlayamıyordum. Benim erkek olduğumu herkes biliyordu, benim çocuk doğuramayacağım zaten baştan belliydi. O zaman gidip buna uygun biri ile evlendirselerdi berdel yapmak yerine. Şimdi gelmiş tek sorumluları benmişim gibi davranıyorlardı.
"Ne çocuğu baba!? Hiç sordun mu siz çocuk istiyor musunuz diye!?"
"Sorup ne yapacağım!? Tabi ki çocuğun olacak senin!" Diyen adamla Adar sinirden farkında olmadan tuttuğu kolumu o kadar sıkmıştı ki yarına moraracağına emin olmuştum.
"Evlatlık alırız, bir sürü aileye ihtiyacı olan bebek var! Al sorunun çözüldü işte rahatladın mı!?"
"Bir mi onlar bizimle!? Ne olacak büyüyünce belli mi!? Bizim kanımızdan, canımızdan olmak zorunda senin çocuğun!" Dediğinde Adar ağzının içinden "Hay senin çocuğuna!" Diye geçirmişti.
"Yok baba ne dersen de buna razı değilim ve yapmayacağım! Böyle bir şeyin olmasını istiyorsanız ölümü çiğnersiniz ancak!" Derken beni kendine biraz daha çekmiş ve kolumdaki elini indirip elime sarmıştı. "Tekrar söylüyorum benim bir tane eşim var! Başka da olmayacak!"
"Babam haklı abi! Hem sen istemiyordun evlenmek bu adamla! Şimdi mi aklına geldi bir kocanın olduğu!" Diyen Fatma'ya aynı anca korkunç bakışlarla döndüğümüzde Adar yerinde dikleşmiş ve sertçe konuşmaya başlamıştı.
"Senin o dilini koparırım Fatma! Bu işler senin başının altından çıkıyor biliyorum zaten! Yemin ediyorum bak kardeş falan demem mahvederim seni!" Dediğinde gördüğü sinirle yerine sinen Fatma korkusundan bayılacak olsa bile dili durmuyordu. "Bak baba görüyor musun kardeşini bile unuttu şu adam için!" Duyduklarımla sinirlerim tepeme fırlarken kendimi tutmak için dilimi ısırıyordum yoksa buraya yakışmayan çok şey çıkacaktı ağzımdan.
"Bak mis gibi, güzeller güzeli Çağla var burada. Kadın en azından, çocuk doğurur, işini yapar hem eminim seni daha çok sever şu adama göre" dediğinde gittikçe daha da batıyor gibi hissediyordum. Şu an tek isteğim yerin yarılıp, benim de o yaptıktan içeriye doğru süzülerek kaybolmamdı. Başka türlü nasıl baş edilirdi bu durumla bilmiyordum çünkü.
"Fatma!" Diye bağırdığında dalmış halimden sıyrılarak kendime geldim ve bakışlarımı yere indirdim. Buradaki kimseyi görmek, duymak istemiyordum.
Hayatım ne kadar zor olursa olsun her zaman mutlu olmanın yollarını bulurdum. Evde ailemle yemek yiyebiliyorum der mutlu olurdum. Babam gitti. Annem, kardeşimler var dedim mutlu oldum. Evden ayrıldım tek yaşadım, olsun dedim yuvam var. Evleneceksin dediler olsun dedim yine en azından evlendiğim kişi kötü birisi değil. Sonra bir baktım aşık oldum ilk defa bu sefer gerçekten amasız bir mutluluk yaşayacağım derken ortasında bulunduğum bu durum yine bana hayatın her zaman mutluluğun karşılığını aldığını göstermişti.
"Bu konu burada kapanıyor! Sesini çıkaranın sesini tümden keserim haberiniz ola!" Dedikten sonra kimsenin bir şey demesine izin vermeden tuttuğu elimden çekiştirerek beni odamıza götüren adamı sorgusuz takip ediyordum.
Benim yüzüm ne zaman gülecekti?
Yoğunluğum yüzünden biraz aceleyle yazdım, umarım hatam yoktur ballarım, varsa da affedin beni. Hadi hepinizi öpüp kaçtım, görüşürüz çiçeklerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞA / BERDEL / [BXB]
RomanceBerdel konulu bir GAY hikayesidir. Eşcinsel evliliğin yasal ve normal olduğu bir evrende geçmektedir. •Şiddet, cinsellik ve olumsuz öğeler içermektedir. +18 yani.