13

11.8K 662 75
                                    

Günün ikinci bölümü bebişler, ilkini kaçırmayın. Hadi öptüm iyi okumalar ballar.

Boynuma değen sıcak nefesin ardından gelen ıslak dudaklar içimi titretirken, göbeğimin üzerinde dolaşan el midemde kelebeklerin uçmasına neden oluyordu.

Boynumdaki iki dolgun et parçası çizgisini bozmadan kulağıma doğru yaklaşıp, çene çizgime bir öpücük bıraktıktan sonra yavaşça dudağıma doğru geldi. Kısa bir süre sadece nefesini hissettiğim beden daha fazla beklemeden dudaklarını dudaklarıma örtmüştü. Üst dudağımı dudaklarının arasına alıp, nazik ama iştahlı bir şekilde emerken bense alt dudağını dişlerimin arasına almış aynı hevesle küçük ısırıklar bırakarak emmeye başlamıştım. Aynı anda bir elimi üzerimdeki bedenin ensesine sardım. O ise hiç durmadan elini göbeğimden iç bacağıma, oradan da dizlerime gelip bükülmesini sağladıktan sonra tam olarak bacak arama girmişti.

Sertleşen penislerimiz birbirine değdiğinde ikimiz de aynı anda birbirimizin dudaklarına doğru inlemiştik.

"Adar!" Diyerek inlediğim anda içime derin bir nefes çekip gözlerimi aralamıştım. Tamamen ter içinde kalmış olan bedenimin sert bir zemin üzerinde olduğunu fark etsem de umursamadan bir süre gördüğüm rüyanın şoku ile yutkunarak karşımdaki pencereyi izlemiştim.

Daha sakin hissettmeye başladığımda sağ elimi ıslanmış olan saçıma atıp, parmaklarımla taradım ve kendimi geriye doğru çekmeye çalıştım ama bedenimi tamamen sarmış olan iki kocaman kol yüzünden bu hamlem boşa gitmişti.

Bir dakika, bedenimi saran iki kocaman kol mu?

Gözlerim daha da şokla açılırken, korkuyla başımı yukarı doğru çevirdiğimde, altımdaki sert zeminin artık ne olduğunu anlamıştım.

Evet tahmin ettiğiniz gibi Adar'ın üzerine çıkmıştım.

Son kez kendimi çekmeye çalıştığımda, daha da sıkılaşan kollarla pes edip bıraktım kendimi kocacığımın kollarına. Eh madem böyle bir duruma düşmüş ve kapanımdan çıkamıyordum o zaman yapmam gereken tek bir şey kalıyordu. Adar'ı izlemek.

Başımı hafifçe yukarı kaldırıp, koluna dayadıktan sonra hala uyuyan bedeni izlemeye başladım. Yüzüne vuran güneş ışığı, tüm yüzünü net bir şekilde gösteriyordu. Eğer açık olsa parıl parıl parlayacak bal rengi gözlerini kapatmış, titreşen kirpikleri ile uyumlu nefesler alan adamın dolgun dudakları hafifçe aralanmıştı. Eski tablolardaki yakışıklı tanrıları andıran yüzüne baktıkça içim gidiyordu.

Kendime boş bir zamanımda bedenimde ve ruhumda olan bu değişikliklerin ne anlama geldiğini düşünmek için zaman ayıracaktım. İçimde büyüyen bir çiçek vardı, yavaş yavaş suluyordum onu ama yıllar sonra bir anda neden açtığını bir türlü anlayamıyordum. İlk defa büyütüyordum, elimde olmadan özenle bakımını sağlıyordum ve solmaması için elimden geleni de yapmaya hazırdım. Aynı zamanda içimde, onun yıpranmasından, solmasından da çok korkan bir yanım vardı. Umarım daha ne olduğunu bile anlayamadan solmazdı bu küçük ve narin çiçek.

Düşüncelere dalmış karşımdaki yüzü izlerken, gözlerinin kıpırdamasıyla uyanacağını anlamış ve hemen uyuyor numarası yapmaya başlamıştım. Başka türlü bu durumumuzu açıklayamazdım yoksa derken derince bir iç çekerek uyanan adam, kafasını eğince çenesi burnuma çarpmış ve büyük bir acı beynime doğru hücum etmişti.

"Hay sikeyim!" Acıyla ellerimi burnuma tuttum ve bastırmaya çalıştım. "Hayvan herif, seni neyle beslediler lan!? Kırıldı burnum, bu sefer kesin kırıldı!" Diye söylenirken yanımdaki beden telaşla kalkmış ve yüzüme doğru eğilmişti. Bir eliyle burnumun üzerinde duran elimi çekip, yüzümü incelemeye başladı.

AĞA / BERDEL / [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin