Küçük dükkanın içinde ellerimi nazikçe kitapların üzerinde gezdirirken bir yandan da uzun süredir alamadığım keskin kitap kokusunu derince içime çekiyordum.
Bir süredir evin içinde tıkılıp kalmaktan sıkıldığım için kendimi dışarı atmıştım. Geçen günlerde arkadaşlarımla vakit geçirsem de yaşlanmamdan olsa gerek eskisi kadar çok eğlence bana iyi gelmiyordu. Kuru gürültü, gereksiz dedikodular, ruh emici arkadaşlar derken yanımda kalan iki dostumla ara ara buluşarak eğlence ihtiyacımı karşılamaya karar vermiştim. Başka türlü olayları kaldıracak kafayı bulamıyordum kendimde.
Onlarla buluşmak da bir yerden sonra yetmeyince işte, kendimi yıllardır gelmeyi sevdiğim küçük sahafta bulmuştum. Lise yıllarında keşfettiğim bu yer, yıllardır ne zaman canım sıkılsa geldiğim küçük sığınağım haline gelmişti. Kavga ederdim, annemden kaçardım, burada kitap okuyarak akşama kadar kalırdım. Bazen evde kalmamam gerekirdi Ahmet Amca beni buraya kapatır giderdi, sabaha kadar kitap okurdum. Böyle böyle geçirirdim lise zamanımı.
Koskoca sokakların arasında kalan bu küçük dükkanın sahibi Ahmet Amca araya yıllar girse bile hiçbir zaman beni unutmamış, her geldiğimde oturup sohbet ettiğim, kitaplar hakkında konuştuğum küçük dert ortağım haline gelmişti. Beyaz sakalları, uzun ve her seferinde arkadan topladığı saçlarıyla bu yöreye hiç uyum sağlamayan adamla uzun süre sonra tekrar buluşmuştuk.
"Oo Devran'ım! Hoşgeldin oğlum!" Diyerek beni görünce gözlüğünü çıkarıp göbeğine indiren adam ayağa kalkarak yanıma gelmişti ilk girdiğimde. Ben de ona ayak uydurup kısa bir sarılmanın ardından biraz dertleşip, konuşmuş ve hemen sonra kendimi küçük dükkanın rafları arasında gezinirken bulmuştum. Eskiden olduğu gibi, ilgimi çeken kitaplardan birini alıp gerideki rafların arasına bağdaş kurduktan sonra, kitabın kapağını araladım ve heyecanla okumaya başladım. Kendimi ferahlamış hissediyordum. Uzun süre sonra yorulmadan, hiçbir şey düşünmeden tek yaptığım şey kitap okumaktı çünkü.
O kadar odaklanmıştım ki ne zamandır burada olduğumu bilmesem de arkamdan sarılan kollarla bir anda irkilerek yerimden zıpladım.
Kimdi lan beni burada bulup, bir de üzerine taciz eden!?
Sinirle arkamı dönüp yumruk atacaktım ki gördüğüm yüzle olduğum gibi yerimde kaldım.
"Senin ne işin var lan burda!? Hayır geldin bir haber et bari! Sikecektim ağzını yüzünü puşt herif!" Diyerek sinirlenince arkamdaki yüz hiç umursamadan gülümseyerek burnunu yanağıma sürtüyordu.
"Yaklaşık beş kere seslendim, arkana geçtim ensene üfledim bunların hiçbirini hissetmedin. Ben de en son özlemimden bayılacağım bari sevgilime sarılayım dedim. Kötü mü yaptım?" Diyerek masum masum konuştuğunda yan dönerek yanağını ısırmıştım. Çok tatlıydı şerefsiz.
"Tamam gülüm bir şey demedim" dediğimde o da gülmüş ve dudağıma minik bir öpücük bırakıp geri çekilmişti. Bacaklarımı bacaklarının arasına hapsettikten sonra yüzünü boynuma gömerek konuşmaya başladı. O esnada ben de ellerimizi birleştirmiş, baş parmağı ile oynuyordum. Hava bayağı kararmıştı. Demek ki beklediğimden daha da uzun süredir buradaydım.
"Burası çok güzel bir yermiş, yıllardır bu yoldan geçerim ilk defa senin sayende gördüm" dediğinde gülümsemiştim. Burası tam olarak böyle bir yerdi işte. Herkesin gözünün önünde ama sadece görmek isteyenin görebileceği bir yer.
"Demek lisede favori mekanındı ha?" Diyerek hemen muzipliğe vurunca göz devirmeden edememiştim. Beş dakika ciddi olamıyordu bu herif. "Evet yavrum, evden kaçar kaçar burada sabahlardım. Ahmet Amca mı söyledi?" dememle çenesini omzuma koymuş ve karşıda duran rafları izlemeye başlamıştı.
"Evet yavrum. Keşke seninle o zamanlarda tanışmış olsaydık. O yıllarımız en azından daha güzel geçerdi. Hem severek evlenirdik, böyle tökezlemek zorunda kalmazdık" dediğinde gülmüştüm sessizce. Ben de isterdim onunla eskiden tanışmış olmayı. Belki de daha rahat geçirirdim o zor günleri, yanımda bana destek olan, arkamda olduğunu hissettiren biriyle.
"Yok lan o zaman bizim evlenmemize izin vermezlerdi. Bu sefer hikaye ters dönerdi hatta. Ben seni kaçırırdım, Berfin, abimle evlenmek zorunda kalırdı" dediğimde ikimiz de gülerken araya girmişti Adar. "Yalnız ben seni kaçırırdım yavrum" demesiyle yine gözlerimi devirmiştim.
Hiç uğraşasım olmadığı için "Tamam sen kaçır beni Adar" dediğimde hemen beni yumuşatmak amacıyla boynuma küçücük bir öpücük bırakmıştı. Eh benim yumuşamam için de yeter hatta artardı bile.
Güldükten sonra bir süre ikimiz de sessizce beklerken gözlerimi kapatarak başımı Adar'ın yanağına yasladım ve konuşmaya başladım.
"Lisede hayalim neydi biliyor musun?" Dediğimde sessiz bir "Hayır" çıkmıştı dudaklarının arasından. "Edebiyat okumak istiyordum. Bak böyle göründüğüme bakma lisede çok başarılıydım, hatta sıralamam bile çok iyiydi ama gidemedim işte" duraksadım. İlk defa birine içimi açacaktım. Korkmadan, çekinmeden anlatacak, hatta belki biraz şikayet edecektim halimden. "Kimseye şikayet etmedim şimdiye kadar, edemezdim de zaten onlar benim için o kadar çabalamışken kime, neye kızacaktım ki? O yüzden sustum, işte sizin beğenmediğiniz inşaatlarda çalışmak zorunda kaldım"
"Hani insanın içinde kalır ya böyle yapmak istediği şeyler, benim de edebiyat okumak kaldı. Belki bir gün yaparım bilmiyorum ama o yaşlardaki hevesimle bir olur mu bilemem" avuçlarım arasındaki eli sıkıp, baş parmağını çekiştirdim. "Sonra hadi bunu yapamadım, kenara para atıp birikim yapmaya çalışayım dedim. Yok. Kenara para atacak kadar para kazanmak zor, bulduğunu atmak ayrı zor. Neyse işte güya o parayı biriktirip kendime aynı burası gibi küçük bir kitapçı açacağım. Hayale bak" güldüm keyifsizce.
"Daha bir tane kitap alamıyorum, gelip burda Ahmet Amcanın izni ile bedava okuyorum bir de üzerine kitapçı açma hayali kuruyorum" iç çektim derince. Adar da elini karnımın üzerine koyup yavaşça okşamaya başlamıştı. Uyuşan ayaklarımı açıp uzatırken bu hareketimle arkamdaki rafa yaslanan Adar'ın omzuna yattım. O da nazikçe saçlarımı okşamaya başlamıştı.
"Eh tabi sonra biraz biriktirdim, tabi kitapçı açmaya yetmez onu geçiyorum ama bir umut ışığı doğru bana, iyi para veren bir iş buldum derken pat ne oldu dersin?" Dediğimde ikimizin de yüzünde küçük bir gülümseme oluştu.
"Evlendin mi?" Dediğinde kafamı sallamıştım. "Evlendim ya evlendim. Sen bilmezsin. Kocam da senden yakışıklı olmasın ama fena bir şey yani. Yeme yanında yat" dediğimde gülmüştü.
"Öyle işte şimdi de buradayız. Yani koskoca adam oldum ama hala liseden beri bir adım bile ilerleyemedim gördüğün gibi" dediğimde sessizlik çökmüştü ortama.
Bir sürü ikimizden de ses çıkmadı. Sadece birbirimizi ara ara öptük, okşadık, sevdik. Konuşmak için sebebimiz yoktu, ne geri dönüp o yılları değiştirebilirdik ne teselli edebilirdi beni. Geçmiş gitmişti, hayal olarak kalmıştı bazı şeyler.
"Devran oğlum! Eskileri özlediysen kapatacağım dükkanı, üzerinize kilitleyeyim" diye gülen adamla gözlerimi Adar'a çevirdim.
"Kalalım mı burada?" Dediğimde dudaklarını birbirine bastırıp hemen kafasını sallamıştı. "Sevgilimin yıllarca tek başına yaptığı şeye ortak olmak isterim tabiki" dediğinde ben de gülümsemiştim.
"Kapat Ahmet Amca kapat!" Dediğimde onaylayarak bize el sallayıp rafların arasında kaybolmuş ve bu sefer geçmişten farklı olarak ışıkları kapattıktan sonra yüksek sesle kepenkleri indirmişti.
Şimdi penceresinden vuran ay ışığı ile birlikte küçük kitapçının içinde sadece ben ve Adar kalmıştık.
İlk defa o an anılarımda yer edinen soğuk yalnızlık yerini sıcacık bir sevgiye bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞA / BERDEL / [BXB]
RomanceBerdel konulu bir GAY hikayesidir. Eşcinsel evliliğin yasal ve normal olduğu bir evrende geçmektedir. •Şiddet, cinsellik ve olumsuz öğeler içermektedir. +18 yani.