Dybala.

2K 30 2
                                    

Paulo Dybala - Juventus Sahte 10 Numarası

marriage

Gerginlikten tırnaklarımı değil, parmaklarımı kemirdiğimi hissedince ellerimi ağzımdan çektim. Kalbim deli gibi çarpıyor tüm vücudum anlık bir duyguyu hissetmek için titriyordu.

Üzerimde sevgilimin forması, altımda siyah paraşüt pantolon vardı. Tribünde ligin son ve kritik kapışmalı maçını izliyordum. Stadyum ağzına kadar dolu, herkes tek bir ağızdan marşlar söylüyor, Juventus'una sevgilerini haykırıyorlardı. Ligin lideri ve şampiyonu bu maç ile belli olacaktı. Berabere bitse bile averaj ile rakip takım şampiyon olacaktı. Şuan dakika 82, durum 2-2, herkes ayakta tepiniyor ve ben kalp krizi geçirmek üzereydim. Belki de şampiyonluğu vermemize dakikalar kalmıştı ama kimse umudunu hiç yitirmiyordu. Herkes dakika geçtikçe benim gibi daha da hırslanıyor hatta bazıları adrenalinden ağlıyordu.

Dakika 86ya ulaştığında rakip takımın korner kazanmasıyla gözlerim titredi. Gerçekten adrenalin insanı ağlatıyor, bende şuracıkta ağlayacaktım.

Korner kullanıldığında top havada süzülürken herkesin sesi kesildi, resmen herkesin kalbi aynanda durmuştu. Ve evet, bazılarımızın kalbi artık çalışmıyordu. Gol yedik ve durum 3-2'ye geldi. Umutsuzlukların başladığını, stadın enerjisinin düştüğünü hissettim. Herkes gibi ellerim kafamda kalakalmışken gözlerim sevgilimi buldu. Ellerini dizlerine yaslamış zemine bakıyordu. İç geçirdim. Onun kadar hatta ondan daha fazla üzüleceğimi düşünürken bir düdük sesi geldi. Maçı bitirdiğini düşünüp umutsuzlukla kafamı çevirmiştim ama durum öyle gözükmüyordu. Hakem oyunu durdurmuş, var odasını dinliyordu.

Sanki tekrardan pil takılmış gibi herkes ayaklandı. Islıklar, bağırışmalar kesilmiyordu. Ellerim kalbimde hakeme bakarken incelemeye gideceğini gösterdi. Ellerimi önümdeki direğe yasladım. Derin derin nefesler alıp gözlerimi kırpıştırdım. Rakip takım sinirlenmiş, itirazlara başlamıştı. Onlara bakmak yerine Paulo'ya baktım, o da bir umut hakeme bakıyordu. Gerginliği tüm vücuduna yansımıştı. Pes etmezdi kolay kolay biliyordum, kaybetmemize rağmen son dakikaya kadar ciğersiz gibi koşardı. Herkes de onu bu yüzden çok severdi, takıma ruhuyla bağlı olduğu için.

Gözlerim korkuyla sahayı incelerken hakem geri döndü. Kollarına bakarken nefesim kesilir gibi oldu. Yapacağı hareket her şeyi değiştirebilirdi.

Ofsayt. Ofsayt! İptal oldu. Tuttuğum nefesimi verirken deli gibi çığlık atıp zıplamaya başladım. Mutluluk insana neler yaptırıyordu dimi. Kendimi kontrol edemeyip tanımadığım kişilere hatta tepki vermemelerine rağmen güvenliklere bile sarıldım. O an bu maçın izlediğim en iyi maç olduğunu fark ettim. Şuan maç böyle bitse bile şu 5 dakika da yaşadığım duygu değişimleri, bu atmosfer inanılmaz bir şeydi.

Dakika 90+2, +6 dakika verilmiş, ben hala ayakta kalp krizi geçiriyorum. Juve tekrar topa hakim olmaya çalışıyordu. Rakip takımın kazandığı korneri ucuz atlattıktan sonra hızlı çıktık. Tüm stat yine elleri kalbinde bekliyordu. Çünkü biliyorduk ki Juve kontra ataktan gol atan, rakibin dengesiyle oynayan bir takımdı.

Dribbling halinde topu son sürat sürükleyen Alvaro çevresini kontrol etti. Arkasında ona yakın iki rakip oyuncu vardı. Saldırganca koşuyolardı. Sağ kanada doğru baktığında Paulo'yu orada gördü. Ofsayta takılmamak için rakibin ona yetişmesini bekledi. Çevik bir şekilde bir çalımını atıp diğer oyuncunun arkasına geçmeden topu içeri sürdü. O sıra Paulo sağ kanattan ceza sahasına girmişti. Kendisi de şuan pozisyona girebilecek iken o Paulo'ya güvendi. Aşırtma pasıyla topu ona bıraktı. Paulo ayağını iyi kullanarak topu güzel kontrol etti. Kaleciyi yoklayarak sol ayağıyla topa vurdu. Kalecinin refleksi bu sert şuta yetmemiş ve file ağları kalkmıştı.

oneshot's  'football Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin