Hayatının bir parçası

34 13 20
                                    

Bazen insan kendinden beklemediği  şeyleri yaparken bulur kendini. Ateşten kaçar gibi korkarak sakındığı şeylerin içinde oluverir. "Asla" dediği şeyleri yaşar mesela. Anladım ki şu hayatta asla "asla" demeyeceksin. İnsan ağzından çıkan sözlerle imtihan olurmuş. Evet bende ağzımdan çıkan sözlerle imtihan oluyordum. Gerçi bu imtihan güzel bir imtihan mıydı yoksa tam tersi mi bilemiyorum.

Şimdi konuyu açıklığa kavuşturmak gerekirse  baştan başlayalım. Ne dersiniz?

...

Beyninin içinde inşaat yaparcasına  ısrarla çalan saati susturmak için gözleri kapalı bir halde el yordamıyla telefonunu arıyordu genç adam.

Nihayet eline geçen telefonuna  bir gözü açık bakabildi. Yine tam saatinde uyanmıştı. Üzerindeki battaniyeyi atıp lavaboya gitti. Ilık bir duştan sonra kendine gelmişti. Oyalanmadan kahvaltısını yapıp biran önce sete gitmeliydi. Artık ders maratonuna oyunculukta eklenmişti. Bu maratonu oynadığı tiyatroları saymazsak 4 yıl önce başlamıştı. Fazla dinlenemiyor yoruluyordu ama açıkçası oyunculuğu seviyordu. Oyunculuk hayatının  bir parçası  olmuştu artık.

Arabada sosyal medya hesaplarına bir göz atıyor, hayranlarından gelen mesajları okuyordu. Vaktini boşa harcamayı seven biri değildi ancak hayranlarını da mutlu etmeyi seviyordu.

Henüz çok gençti. 18 ine girmiş biri olarak oyunculuk hayatı çok erken başlamıştı. Ona göre oyunculuk her yiğidin harcı değildi. Yakışıklıydı ama yetenek olmazsa yakışıklılığın bir yerlere getireceğine inanmıyordu. İşi konusunda gayet ciddi ve gayretli biriydi.

Dm'den gelen bir sürü vardı ama bir mesaj dikkatini çekti. Bu hayranlarından gelen mesaja benzemiyordu.

Sana dinin hususunda aynalık görevi yapacak, senin halini sana gösterecek bir kimse bul. Nasıl aynaya bakıp saçını başını ve elbiseni düzeltiyorsan, Allah dostuyla da kalbinin halini görüp kusurlarını düzeltirsin.
(Abdulkâdir Geylânî Hazretleri)

Neydi bu şimdi? Neden böyle bir mesaj gelmişti ki? Yanlış gönderilmiş olmalı diye düşündü genç adam. Silip telefonun ekranını kapattı.

Bugün çok hareketli geçecekti. Elindeki  senaryoya tekrar göz gezdirince içindeki heyecanı yeniden baş göstermişti.

*****

-Senaryoyu değiştirdik ne demek?

-Efe'ciğim sakin olur musun?

-Nasıl sakin olayım Fatih Abi? Ben bütün gece uyumadım bu senaryoyu çalıştım. Şimdi set kurulmuş bana senaryonun değiştiğini söylüyorsunuz.

-Evet yönetmen senaryoyu değiştirmemizi söyledi. Seni defalarca aradım ama ulaşamadım.

Dün gece uyuyamamıştı genç adam. Babasıyla tartışmıştı. Kimseyle konuşmak istemediği için telefonunu tamamen kapatmıştı. O moral bozukluğuna rağmen gece boyu uyumamış senaryoyu çalışmıştı.

-Bak Efe, yaklaşık 3 saatimiz kaldı. Sen bir saatte 5 sayfalık senaryoyu ezberlemiş insansın, bunu da yapabilirsin aslanım.

Menajerinin sözlerinin ardından elindeki senaryoyu alıp karavanına girdi. Sakin kafayla düşünmeliydi. Evet bazen istediği gibi gitmiyordu işler, ama bu pes edeceği anlamına gelmiyordu. Yiğit Efe KORKMAZ  bu  işin üstesinden de gelirdi elbet.

...

Sette işi bitince karavanına gidip çantasını toparladı. Çok yorulmuş kimseyle konuşmak istemiyordu. Zaten bir ortama girdiğinde ortaya atılan bir tip de değildi.İstediği tek şey sessiz bir ortamda dinlenmekti. Bazen bunu bile kendisine çok görüyorlardı.

-Efe bey nereye?

-Dinlenmek istiyorum.

Kostüm görevlisine  kısa bir cevap verip uzaklaştı. Şuan kimse ondan bir şey istemesindi.

...

Sessizlik... En çok özlediği şey olmuştu. Her zaman ki mekanına gelip biraz sessizliği  dinlemek istiyordu. Gözlerini kapatıp temiz havayı içine çekti. Mükemmel bir sanat eserini izliyordu şuan; gökyüzünü..muhteşemdi. Kırmızı, turuncu, sarı renkleri birbiri ardınca zincirlenmiş gibiydi. Güneş battıkça renklerde kaybolup gidiyordu.

Babasıyla tartıştığı geldi yine aklına. Morali yine düşüşlere geçmişti. Ailesine çok değer veriyordu. Ancak bazı konularda uzlaşamıyordu. Neden onlar gibi düşünmesini istiyorlardı ki? Kendi fikirlerinin hiçbir önemi yoktu sanki.

Telefonun titremesiyle gelen mesaja bakıverdi. Yine aynı kişiydi.

Dertler secdede dökülür.

Niye böyle mesajlar atıyordu ki? Daha da önemlisi kimdi? Hayranlarından biri miydi? İlk mesajın atıldığı tarih geldi aklına, çokta uzak bir tarih değildi. Takipçi listesine girdi genç adam.

Görünüşe göre takipçilerinden veya hayran kitlesinden değildi. Hiç uğraşamazdı gizemli şeylerle şimdi. Başı yeterince ağrıyordu zaten. Telefonunun ekranını kapatıp manzarayı seyre devam etti.

**********

U.K.S.K.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin