Karanlık ve sesizlik... Beni korkutan sayılı şeylerden birileri. Düştüğüm durum tahmin edemeyeceğim büyüklükte ki bir korkuydu. Başıma yediğim darbe çok sert olmalıydı çünkü kulaklarım çok fena çınlıyordu. Hafif aralayabildiğim gözlerimle etrafı süzmeye başladım. Küçük, kutu kadar olan, eski bir ahşap bir kulubedeydim. Dışarıdan gelen kuş ve türlü böcek ve hayvanların sesi ormanın derinliklerinde olduğumu adeta haykırıyordu. Gözlerimi daha fazla açmaya çalışıp, bulanık gördüğüm alanları daha net görmek için çabaladım. Adı her neyse ortalıklarda yoktu.Kafamı yavaşça arkama doğru döndürdüm. Döndürmem ile kulubenin tahminimden biraz daha büyük olduğunu anladım. Kulubenin tam ortasındaydım. Sağımda kalan kapıya bakışlarımı diktim. Oradan kaçabilir miydim? Etrafa bakınıp sandalyeye bağlı olan ellerimi ve ayaklarımı çözmeye yardımcı olacak bir şeyler bakınmaya başladım. Az ilerimde olan -az ilerimde diyorum çünkü kulube çok küçük- sehpa da; bıçak, kalem, kimlik ve cüzdan vardı. Belki oraya ulaşabilirsem ellerimi kendimi çözüp buradan kurtulabilirdim. Fakat kapının kilitli olup olmadığını da bilemezdim. Eğer kapı kilitli ise ve ben iplerden arınmış isem, sonradan aramıza katılacak olan oğlan bundan pek bir hoşnut olmazdı. Bu yüzden ilk onun buraya girmesini beklemeliyim. Fakat geldiği gibi işimi bitirmeye niyetliyse eğer işim cidden o an biterdi. Bitmemesi için kendimi koruyacak bir şeye ihtiyacım vardı. Ve buda sehpanın üzerinde duran şeylerdi.
Bıçağı alırsam yokluğunu fark edebilirdi. Kimlik ve cüzdan da işe yaramazdı. Geri kalan tek şey ise kalemdi. Onunla bir şeyler imzalayıp, yazacak hali yoktu ya. Hem kalem iplerden kurtulmamı da sağlardı. Eğer ipin içine kalemi ince bir şekilde batırıp kendime çekersem ip yavaş yavaş incelir ve yok olurdu. Ayrıca kalemi onu etkisiz hale getirmek içinde kullanabilirdim. Onu omuz ve boyun hizasında kalan boşluğa saplarsan -eper insani acıları varsa- acıdan kıvranırdı.
Sorun şu ki kalemi oradan nasıl alabilirdim. Az biraz düşündükten sonra sandalyemi bir çapraz bir düz yaparak sürtmeye (+kaydırmaya?) başladım. İşe yaradığını anladığım an kendimi zorlayarak oraya doğru ilerledim. Sehpaya ulaşınca elim ilk önce bıçağa ulaştı fakat kendime gelerek elimi oradan çekip kaleme doğru götürdüm. Hızlı bir şekilde geldiğim yolu geri döndüm. Eski yerimde olup olmadığımı kontrol ettim. Olduğumu anladığım sırada derin bir nefes verdim ve kalemi kazağımın koluna soktum. Korkuyordum. Planım bok gibiydi. Ve ben ölmekten korkuyordum.
(...)
Az bir süre sonra gelen toprağa basan ayak sesleri ile oturduğum sandalyede dikleştim. Yaşamalıydım.
Kapı tahmin ettiğim gibi kilitliydi. Kapının kilidini açıp içeri girdi. Az aralık kapıdan gördüğüm karanlık orman ile şansıma lanet okudum.
Elinde testere, odun ve kibrit vardı. Onları bir kenara koydu ve yan bir şekilde sırıtıp bana doğru yürüdü. "uyanmışsın?" ona kötü bakışlarımı yollamaya başladım. "sanırım beni öldürmeyi düşünmüyorsun." kafasını yan bir şekilde eğip, tek kaşını kaldırdı. "o neden?" dışarıya nefes verdim. "çünkü eğer öldürmek isteseydin ben baygınken yapmış olurdun. Tabi eğer ki farklı düşüncelerin yoksa?" elini sandalyeye yerleştirdi ve yüzüme doğru eğildi. "farklı düşünceler? Ne gibi?" kocaman sırıttı. Farklı bir şey mi anlamıştı o? Yoksa ben mi çok şeydim... "işkence, ya da bilinçliyken öldürme, farklı deneyler... Lanetlemek?" sonda tek kaşımı kaldırarak sorduğum soruya, kaşlarını sertçe çattı. "bunların hiç biri değil sanırım direkt öleceksin." tutuğum kalemi sıkıca tutup,o gelmeden önce birazcık yıpratığım ipi koparmaya çalıştım. Hızlı olmalıydım. Arkasını dönüp testereyi bıraktığı yere doğru ilerledi. Hızlı bir şekilde ipi çözmeye çalışıyordum.
Evet plan şuydu; ipi çöz, kalemi boynuna sapla, cebine koyduğu anahtarı al ve nereye gideceğini bilmeden kaç. Son hareket pek iç açıcı değildi fakat başka bir fikrimde yoktu. Testereye doğru eğildiği sırada ellerimi çözdüm ve öne doğru attıldım.
Fakat ayaklarımı çözmeyi unuttuğum için sonuç yere kapaklanmam ile sonuçlandı. Bana döneceği sırada az olan mesafeyi sürünerek kapatıp dudaklarına yapıştım. Ben gözlerimi sıkıca kaptmış onu öperken, o kocaman açttığı gözleri ile bana bakıyordu. Elimi yavaşça kaldırıp kalemi boynuna soktum. Hemen ondan çekilip anahtarı cebinden çıkardım. Ve bacaklarımı çıkartıp kapıya doğru koştum. Kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Kalbim heyecandan güm güm atıyordu. Kapkaranlık ormanda nereye gideceğimi bilmeden öylece koşuyordum.
Yazım ya da noktalama hataları olabilir. Düzenleme yapmadım (ben ne zaman düzenleme yaptım ki?) bu yüzden yazım hataları bol bol olacaktırrr şimdiden özür dilerimmm
Bunlara aşık olduğumu biliyormuydunuzzzzZzz
Aşkımmm her an ağlayacakmış gibi bakıyorrr ağlicamm gagagaW*bt**n'nunu okuyacaktım fakat çizimlerini beğenmedim. 2. Sezon bekleyeceğim mecbur...
Sansürledim ne olur olmaz hihi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed Shop ¦ taekook
FanfictionKapısının önünde bulduğu kutuyu içeri alan taehyung'un başı içinden çıkacak olan lanetli oğlanla dertteydi. Başlangıç:08.04.2024