! Tekrar hatırlatıyorum; 1. Bölümde taehyung gelen kutunun annesinden geldiğini sanmıştı ya, o aslında annesi değil teyzesi olarak değiştirdim!
xxxx zamanı;
Büyünün ve lanetin engelenmeye çalışıldığı bir zamandı.
Kan, vahşet, cinayet ve intiharın bolca bulunacağı bir dönem.
İnsanların kime güvenip güveneceğini bilmediği bir zaman dilimi.
Yoksuların karnını doyurmak için uğraştığı, zenginlerin onları ezmek için fırsat koladığı bir zaman...
Yoksuların grubunda bulunan jungkook, inatçı, duygusal, kavgacı bir çocuktu.
Geçinmek için küçük yankesicilikler yapan, bir boku 'umursamaz' gibi gözüksede her şeyi herkesden daha çok önemseyen bir tipti.
"yankesicilik yapmaya devam etme."
"başka türlü geçinemem jaehyung."
"biliyorum, ama her bu işe kalkıştığında çok korkuyorum. Ya bir büyücüye çatarsan?"
"bu da bir olasılık ama şu ana kadar hiç bir şey olmadı. Yaşamak için bunu yapmam lazım." jungkookun dediklerinden sonra üzgün bir ifade takındı, jaehyung. Jungkook, jaehyungun omzunu patpatlayıp kalabalığın arasına karıştı.
Jaehyung dediklerinde haklıydı. Topluluğun birçoğu büyücüydü ve onlar kimseye acımıyordu. Her gece binlerce kayıp insan, binlerce bağırsakları deşinmiş bir şekilde ağaca asılmış bir can...
Jungkookda korkuyordu ama yapmak zorundaydı işte...
Derin bir nefes aldı ve gözüne bir adam kestirdi. Yavaş adımlarla ona yaklaştı.
Bulundukları bölge bir pazar bölgesiydi ve oldukça kalabalıktı.
Adam bir takıcının önünde duruyordu. Oldukça pahalı ve şık olan takılarda işaret parmağını gezdiriyor ve bepenip beğenmedini yüz ifadesi ile beli ediyordu.
Jungkook, bir süre onu izledikten sonra yanına doğru yaklaştı. "efendim bence bu çok güzel." adam kaşlarını çatarak ona baktı. "senin gibi bir yoksul benim gibi bir soyluya nasıl öneride bulunur?!" jungkook gözlerini kocaman açıp konuşmaya başladı. "ama efendim, hepimiz insanız. Önemli olan para değil içimizdekidir." diyerek işaret parmağını adamın göğsüne bastırdı. Adam dahada sinirlenerek ilaret oarmağını sertçe itirdi, jungkookun.
Jungkook ortalığın karışacağını anladığı için bol bol özür dileyip, önünde eğildi ve yoluna devam etti. Az daha ilerledikten sonra keyifli bir gülümseme komdurdu dudaklarına. A damdan kaptığı altın keseyi bajisinin içine yerleştirmişti.
Az ileride simasını gördüğü arkadaşına doğru koştu. Sevinçle kahkahalar atıyor ve onun üzerine atlıyordu. "siktir... Başardım bak!" bajisinin içinden keseyi çıkarıp saladı. "süpersin..." jaehyung kolundan tutup jungkooku pazardan uzaklaştırdı. "çaldığın kişi az sonra fark eder. Bueadan hemen uzaklaşalım." jungkook başını onaylar anlamada sallası ve onu gülümseyen ifadesi ile takip etti.
(...)
Arkadaşı ile uzun süre vakit geçiren jungkook hava fazla karardığı için ayaklanmış ve evin yolunu tutmuştu. Evi biraz ormana yakındı. Bu da yollarını epey çamurlu olmasasına yol açıyordu. Hem çamurlu hemde karanlık yolda yürümek jungkook için epey bir zordu.
Aklından bin bir tane şey geçiyordu; parayı nasıl harcayacağı, hangi takılardan alacağı, ne tür yemeklerden yiyeceği... Yüklü miktarda parası vardı artık. O artık bir yoksul değil bir soylu olabailecek kadar parası vardı. Kendi hayal dünyasında burjuva bile oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed Shop ¦ taekook
FanfictionKapısının önünde bulduğu kutuyu içeri alan taehyung'un başı içinden çıkacak olan lanetli oğlanla dertteydi. Başlangıç:08.04.2024