XXVI. Bölüm

5 0 0
                                    

Bana tatlı bir şekilde gözlüğümü uzatan kızıl saçlı kız sayesinde onların olduğunu anladım.

Akira üzgün bir şekilde "Aslında biz önce Darwin çıkar diye düşünmüştük" dedi. Bu sırada Castor ve Amor utanmış görünüyordu.

Darwin ise arkada kıkır kıkır gülüyordu. Akira dayanamayarak kol çantasını indirip içeri girdi ve sessizce çantasını Darwin'in başına geçirdi.

Biz de buna ona bakarak gülmeye devam ettik. Başımı kaldırdım. Gözlerini üstümde bulunca başımı ona çevirerek baktım.

İkimizde bu sefer birbirimize bakarak gülmeye devam ettik.

En sonunda Akira Darwin'i kolundan tutup çekerek çıkardı. Castor gülerek ikisine bakıyordu. Gözleri en çok Akira'da oyalanıyordu.

Akira saçını savurarak önümüzden yürümeye başladı. Çantamı sürükleyerek bende onun arkasından ilerliyordum. Diğerleri kendi aralarında garip bir konudan sohbete başlayınca bende Akira'nın koluna girdim.

Bana bakarak gülümsedi. Asansör gözükünce Akira hızlanmaya başladı ve beni de sürükledi.

Tam diğerlerinin yetişmesine az kala bana gülümsedi ve kapıyıkapatma tuşuna bastı. Bu esnada neden böyle yaptığını anlayabiliyordum. Son anda Amor ve Castor koşmaya çalışsada Darwin Akira'nın gazabına uğradığı için zaten merdivenlere yönelmişti.

Aynada üstüme çekidüzen vererek dudak parlatıcısını yenileyen Akira'ya gülümsedim. O da bana bakarak "Çok eğleneceğiz" dedi. Daha sonra işine devam ederek "Seninle daha çok eğleneceğiz" dedi ve gülümseyerek göz kırptı.

Arkadaş grubu içerisinde tek kız olması genelinde ne kadar sıkıldığını anlamam için yetip artıyordu bile.

Asansör otopark katında dururken bizde yavaşça indik. Beyaz saçlı bir adam geniş bir arabanın önünde bize bakıyordu. Ben biraz geride dururken Akira koşarak gitmişti. Yavaş yavaş yürürken Amor, Darwin ve Castor'da beni yakalamıştı. Adımlarımı hızlandırdım ve başımla adama selam verdim.

Çantamı alarak arkaya yerleştirdi. Bu esnada ön kapıdan yine adamla aynı yaşlarda bir kadın inmişti. Darwin'e saçları hariç çok benziyordu. Yanıma gelip sarıldı. Bu sevecen tavrı hoşuma gitmişti.

Adlarını öğrendiğim Bayan Daisy ve Bay David diğerleri ile de selamlaşıp bizi arabaya davet etmişti.

Üç sıradan oluşan sekiz kişilikti. Biz tam ortada oturmuştuk. Arkaya diğerleri kurulmuştu. Yola hızlı bir şekilde atılmış ve İtalya sınırlarına doğru ilerliyorduk.

Bay David gözünü yoldan ayırmadan konuşmaya başladı. "Yaklaşık on beş saatlik bir yol olacak. Fransa da Parc de Sceaux şehrinde bahar festivaline katılacağız. Yani bir gün orada konaklamamız gerekecek. Anormal bir durum olmadıkça her iki saate bir mola vereceğiz. Toparlarsak sekiz kez mola vermiş olacağız"

"Baba gerçekten emekliler gibi konuşuyorsun"

"Darwin!"

Bayan Daisy Darwin'i ayaküstü azarlarken gülmeden edemedik. Biz kıkırdarken o da iyice geriye yaslandı.

Bay David gergin havayı uçurmak için "Ee Opia kendini tanıt bakalım" dedi.

"Yaklaşık 2016 yılından beri keman çalıyorum bu okulu da keman dalından kazandım. Ailem ben küçükken iş kazasında vefat etti."diye onları cevapladım.

Yüzlerinde beliren pişmanlık ibaresiyle beraber sustuklarını hissediyordum. Dikiz aynasından arka tarafa baktım.

Castor şimdiden uyumuştu. Darwin cebinden çıkardığı kalem ile yüzünü karalıyor ve Amor'da onlardan olabildiğince kaçınıyordu.

Akira bir yandan Bayan Daisy ve Bay David ile sohbet ederken bende onları izliyordum. Darwin başını kaldırarak ne olduğuna baktı. Sonrasında bana göz kırparak kalemi cebine attı.

Bir süre sonra sıkıntıdan patlayacak dereceye geldiğimizde Bay David radyoyu açarak hareketli şarkılar açtı. Bunlar İtalyanca şarkılardan oluşuyordu.

Bayan Daisy frekansı değiştirerek başka dillerde şarkıları aramaya koyuldu.

Bu sefer açılan şarkı Türkçe bir şarkıydı. "Yıldızların Altında" diye kendi içimde mırıldandım.

Şu yıla kadar sadece dört dil öğrenebilmiştim. İtalyanca, İspanyolca, İngilizce ve Türkçe. Ailem hem Avrupa hem de Asya kökenli dilleri bilmemi istemişti. Soyumdan geldiği için ana dilim olarak İtalyanca ve İspanyolca kullanıyordum. Okul eğitimi boyunca İngilizce'yi geliştirmiş ve güzel şarkıları ile Türkçe'yi ileriyi seviyeye taşımıştım.

Sözleri dinlemeye devam ederek yolu izledim. Darwin yaslandığı yerden kalkarak "Amor şarkıda ne diyor?" diye sordu.

Amor ona ters bakışlar atarak "Ne şarkısı Darwin?" diye hışımla sordu.

Darwin sırıtmaya devam ederek "Tüh Türkçe bilmiyor muydun?" diye sordu.

Amor ona bakmaya devam ederek geriye yaslandı. Bu bilgi beynime kazınırken neden aklıma kazındığını düşünüyordum.

İlk dört saat hızlıca akarken bizde ikinci molamız için aşağı inmiştik. Bay David benzin almak için aşağı indiğinde Bayan Daisy'de atıştırmalık almak için çıkmıştı. Castor hariç diğerleri lavaboya giderken ben arabada kalmayı seçmiştim.

Dışarı çıkıp onları beklerken Castor yanıma gelip gülümsedi. Yüzünde ki boyaları bir önce ki molada Darwin'e bağırarak temizlemişti.

Ona ne için geldiğini sorar gibi baktım. "Opia seninle bu mesafemiz sanırım biraz garip. Artık aramıza girdin ve seni dostum hatta Akira yani kardeşim gibi görmeye başlıyorum. Temiz bir başlangıç yapalım. Dost olarak"

Kuğu GölüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin