XXVII. Bölüm

1 0 0
                                    

"Dost olarak" dedim gülümseyerek ve havada asılı duran elini sıktım. Sonrasında merakla sordum "Peki neden bu anı bekledin?".

"Aslına bakılırsa iki hafta boyunca senin tatili bana zehir edeceğini düşünüyordum" dedi bir anda.

"Ya öyle mi?" dedim. Sonrasında elimde yer alan su şişesini yüzüne doğrulttum ve sıktım. Bu esnada diğerleri yanımıza gelmiş ve Akira "Yaşasın su savaşı!" diye bağırarak su şişelerini bize doğrulmuştu.

Castor iki kızın ıslatmasına dayanamayarak gelen Amor ve Darwin'e "Ne duruyorsunuz yardım etsenize!" diye bağırmıştı.

Benzin istasyonu sesimizle çalkalanırken bizde sırılsıklam olmuştuk. Ben onları uzaktan izlerken Darwin ensemden aşağı buzlu suyu boşalmış ve saçımda ki gevşek tokayı almıştı.

Bu esnada Bay David'de gelmiş ve bize katılmıştı. Onun hedefinin Darwin olduğu apaçık ortadaydı. Birkaç dakika sonra Bayan Daisy gelmiş ve bizim bu halimize gülerek üstümüzü değiştirmeye yolladı.

Giderken Darwin saçları suratına yapışan Akira ile dalga geçiyor Akira'da buna somurtuyordu. Castor'da bana şaka yapmaya çalışıyordu. Amor onun bu sancılı haline kendini tutamayarak güldü.

Zorlu bir kıyafet değiştirme faslından sonra hızlıca arabaya doluştuk ve yolumuza devam ettik.

Bay David o anki halimize gülüyordu. Bayan Daisy olaya el atarak onunda ıslak görünümünü tekrar hatırlattı.

Üstüme bu sefer kıpkırmızı bir elbise giymiştim. Yolumuzun uzunluğunu hesaba katarsak ıslak giysilerimiz gidene kadar kururdu.

Radyoda çalan şarkılara hep beraber eşlik ettik. 'Sara perche ti amo' çalıyordu.

"Sıkıca sarıl bana

Ve yanımda kal.

Öyle güzel ki,

Sanki gerçek değil.

Dünya deliyse,

Tuhaf olan ne?

O deli biz deli

Hiç olmazsa birbirimizi seviyoruz" diye seslice söylendik.

Son kısmı herkes içinden mırıldanırken Bay David ve Bayan Daisy birbiri için sesli söylemişti.

Darwin küçük seyahat yastığını yüzüne bastırarak "Anne! Baba!" diyerek sitemini belli etti.

Kızaran yüzüne karşın hepimiz gülmeye başlamıştık. En erken uyuyan Darwin oldu. Sonrasında Akira ve Castor uykuya daldı. Bayan Daisy ne kadar dayansa da yolculuğu yarılamanın verdiği zaferle uykuya daldı.

Arabadaki uyanıklar olmanın verdiği sakinlikle geriye yaslandım. Araba sakince yavaşlarken dördüncü molasını vermek için benzinliğe yaklaştık.

Bay David benzin almak için araçtan indi ve dükkâna girdi. Bizde Amor ile sıkılarak dışarı çıktık. Başımı kaldırarak "Şu an nerede olduğumuzu biliyor musun?" diye sordum".

"Bir buçuk saat öncesınırdan çıktık. Şuan Frasan'ya yaklaşmış olmalıyız birazdan tekrar sınır kontrolünden geçtiğimiz zaman konaklayacağımız yere ulaşırız"

"Teşekkürler"

Saate bakmak için elimi cebime attığımda telefonumun arabada unuttuğumu fark ettim.

"Bir şey mi unuttun?"

"Evet, evet... Telefonum arabada kalmış saatin var mı?"

"Bakayım. Saat öğlen bir olmuş vay be!"

"Tekrardan teşekkür ederim"

"Tarihi de öğrenmek ister misin?"

"9 Nisan değil mi?"

"Evet, zaten biliyormuşsun"

"Her neyse hadi bizi bekliyorlardır arabaya binelim"

Biz beraber arabaya binerken Amor'un bana bakışlarını düşündüm. Olabildiğince arkadaşçaydı. O anda aklıma Castor'un bugün ki tutumu geldi.

Bay David artan fiyatlardan şikâyet ederek arabaya bindi. Bende bu kadar uyanık kalmanın verdiği yorgunlukla uykuya daldım.

Omuzumun hafifçe sarsılması ile başımı kaldırdım. Bayan Daisy beni ve Akira'yı uyandırmak için açıklama yapıyordu. Bay David ise erkekleri arabada bırakmakla tehdit ediyordu.

Fransa'ya ulaşmış olmanın verdiği huzurla hepimiz uyanmıştık. Beyaz ve ufak pansiyonun merdivenlerini tırmanırken saat öğlen dört olmuştu bile. Eşyalarımız arabada kalırken odalara dağıldık.

Odaya girdiğimde Akira çoktan yatağa serilmişti. Bende daha fazla ses çıkartmadan yatağın içine girdim ve uykuya daldım.

"İyi ki doğdun Pia!"

"Doğum günün kutlu olsun Pia!"

Gözlerimi kırpıştırarak açtım. Bugün nisanın onuydu. Geceye gözlerimi açmış ve şu an doğum günümü kutluyorduk.

Yataktan hızlı bir şekilde kalkarak kekin üstüne diktikleri mumu üfledim. Bayan Daisy ve Akira bana sarılıp iyi dileklerini dilerken diğerleri sadece konuşmakla kalmıştı.

Küçük kutlamanın sonucunda kimse daha fazla bu uykulu hale dayanamayarak odalarına dağıldı. Akira su almaya çıkmıştı. Bu yüzden şimdilik odada yalnız kalacaktım. Amor bana baktı ve "İyi ki doğdun Opia" diye fısıldadı.

Gözlerime son kez baktıktan sonra o da kapıdan çıkıp gitti. Bende daha fazla dayanamayarak geri uyudum.

Sisli bulutların ardından bazı kişileri görüyordum. Annem ve babam... Yanlarına yavaşça yürüdüm.

"İyi ki doğdun kızım"

"İyi ki doğdum anne"

Durdu ve yaşlı gözlerle bana baktı. Gözlerini silerken babam devam etti.

"Bizsiz kaçıncı yılın oldu kızım?"

"Sayamayacağım kadar fazla babacım"

"Hadi onlara bekletme kızım"

"Kimleri anne?"

"Sevenlerini, sevdiklerini"

"Ama benim sevdiğim yok ki"

"İnsanları sev kızım, sen bir canavar değilsin. O suratsızın iddiasının aksine"

"Çünkü hayatım sen bizim kızımızsın ve kızımız bir canavar değil. Şimdi git onların yanına. Bak gözlüklü olan el sallıyor"

Arkamı döndüm. Amor ve diğerleri vardı. Amor ellerini bana doğru sallıyordu. Annemin son kez elini tuttum. Babamın yanağını bir kez daha öptüm ve onların yanına doğru yürümeye başladım.

Amor bana elini uzattı. Onun parmaklarına dokunmak gerçekten çok değişik hissettiriyordu. Sanki notalar kanında dolaşıyordu. Ona dokununca müzik damarlarıma akıyordu.

Beni çekerek peşinden yürümemi sağladı. Anneme ve babama son kez baktım. Annem gözlerini kırptı ve babamla arkasını dönüp yok oldu.

Tam ona nereye gittiğimizi soracağım esnada parmaklarınıdudaklarına götürdü ve gözlüğünü düzeltti. Vücudumun buharlaştığını hissettiğimdebünyeme yayılan düşme hissiyle uyandım.

Kuğu GölüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin