understanding

65 11 4
                                    

Yatakta öylece uzanırken boş gözlerle tavanı izliyordum. Ne yazık ki kafam gözlerimin aksine doluydu. Onlarca cevapsız  sorunun arasında yalnız kalıp kendimi düşüncelere boğmanın ne kadar mantıklı olduğunu kestiremiyordum.

Neredeyse bir hafta olacaktı. Bir haftadır bu eski, terk edilmiş fabrikadaydık. Yemek saatleri belirlemiştik. Marketten kaldırdığımız malzemeler ve buradaki mutfak aletleriyle oldukça güzel besleniyorduk. Günler sonra yumuşak bir yerde uyumak gün içindeki enerjimizi inanılmaz derecede olumlu etkilemişti. Büyükbaba Jake, Niall ve Liam ön tarafta bulunan toprakları büyük ölçüde incelemiş dün akşam yemek yerken bir kaç bitki kökü bulduklarının müjdesini vermişti. Her şey yolundaydı. Olması gerektiğinden fazla iyi gidiyordu. Sorun da buydu. Her şeyin mucizevi şekilde güzel ilerlemesi...

Kapıdan gelen sesle gözlerimi tavandan ayırdım ve bir süre bakışlarımı kapıda gezdirdim. Odama izinsiz girebilecek tek kişinin Edwin olacağını düşündüğümden umursamazca uzanmaya devam ettim.

"Ne yapıyorsun?"

Duyduğum sesle olduğum yerde dikleştim. Gelen kişi Edwin değil, Zayn'di.

"Uzanıyordum?" Sorgulayıcı gözlerle "Neden geldin?" diye sordum.

"Seni merak ettim."

Bana doğru bir kaç adım attığımda bedenimi duvara yasladım.

"Bir kaç gündür yemek saatleri dışında çoğunlukla odanda vakit geçiriyorsun. Bir sorun yok değil mi?"

"Buraya alışmaya çalışıyorum." diye itiraf ettim.

Yatağın boş kısmına, tam karşıma oturdu. "Seni endişelendiren şey ne?"

"Burası. Fabrika."

Kaşları çatıldı. "Fabrika seni neden endişelendiriyor?"

"Buraya geldiğimizde baygındım. Edwin, bir kaç aylak temizlediğinizi söylemişti. Söylesene, Zayn. Bizden önce kimse nasıl burayı bulamaz? Etrafına bir baksana. Güvenli alan, rahat yataklar, ihtiyaç fazlası araç gereçler. Aklım almıyor."

"Muhtemelen burayı fark eden birileri olmuştur. Silahları olmadığından ya da cesaret edemedikleri için öylece çekip gitmişlerdir. Biz kalabalığız. Silahlarımız var. Savaşabiliriz."

"Dönüşenler? Buraya nasıl girdiler?"

Gözlerini kaçırarak "Bilmiyorum." dedi.

Aklımda oluşan korkunç düşünce, kafamda bir şimşek etkisi yaratmıştı.

"Biz...buraya geldiğimizde sadece aylaklar vardı değil mi?"

Yerdeki bakışlarını bana çevirdiğinde gözlerinde daha önce görmediğim bir ifade vardı.

"Saçmalama."

"Emin misin? Bana daha önce yaşayan insanları öldürmediğini söylemiştin. Buraya sahip olmak içinde böyle yaptınız değil mi? Hiç kimseyi öldürmediniz?" Sessiz kaldığında devam ettim. "Sadece aylaklar değil mi, Zayn?"

Ayağı kalktığında bende onunla beraber yataktan kalktım. Sıkıntıyla elini saçlarının arasına atmıştı. Odanın içinde belli belirsiz bir kaç adım attığında ağzından çıkacak cümleleri bekliyordum.

"Sadece aylaklar..." bedenini bana çevirerek devam etti. "...ve bir kaç kişi."

"Size inanamıyorum! Böyle bir şeyi nasıl yaparsınız?!"

"Yapmak zorundaydık! Dışarıda kalsaydık hepimiz ölecektik."

Kafamı hayır anlamında salladım. "Onlarla konuşmayı denediniz mi? Bir kaç insandan bahsediyorsun. Bize yardım edebilirlerdi. Onlara zararımız dokunmazdı. Aksine, bize katılabilirlerdi. Daha kalabalık olurduk."

the walkers •zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin