Sessizlik.
Karşımızda ölüden farksız Emily'nin ağzından çıkacak bir kaç cümleye bakıyorduk. Oysa o, sanki biz odada değilmişiz gibi uyandığı andan itibaren bacaklarını kendine çekmiş bir şekilde penceren içeri süzülen ışığı izliyordu. Günlerdir belki de haftalardır gün ışığı görmemişti. Karşımdaki güçsüz kız tablosu, yüreğimdeki acıyı geçen her dakika ikiye katlıyordu. Depoda bize saldırması zarar vermek için değil korktuğu içindi. Kim bilir neler yaşamıştı?
Kendime onuncu kez bu soruyu sormuştum. Emily, neler yaşamıştı? İncecik elbisesi, vücudundaki morluklar ve bizden önce burada yaşayan piçler...kendimi onun yerine koymadan geçirdiğim bir dakika bile yoktu. Aylaklarla dolu bir dünyada yaşamaya alışmıştım fakat bu benim için çok zordu.
Kamptan kaçıp fabrikaya geldiğimizde karşılaştığımız insanlar güçlü olabilirdi. Bizleri gösterişli bir şekilde öldürmeden önce ahlaksız düşünceleriyle bedenime sahip olacakları beynimde yankılanırken günümüz dünyasında aylaktan daha tehlikeli insanlar olduğu düşüncesi içimi bir kor gibi yakmıştı.
Derin bir nefes alarak "Benimle konuşmak ister misin?" diye sordum.
Böylece sessizliği bozan ilk kişi bendim. Zayn bu durumdan oldukça sıkılmış görünüyordu. Eminim o, Emily'nin nasıl hayatta kaldığını düşünüyordu.
Emily'nin tepkisizliği sürerken oda yeniden derin bir sessizliğe bürünmüştü.
"Belkide onu yalnız bırakmalıyız. Baksana. Tek bir kelime bile konuşmadı."
Bakışlarımı Zayn'e çevirdiğimde suratından sıkıldığını anlayabiliyordum. Eh, bende fazlasıyla sıkılmıştım fakat Emily'nin hikayesini öğrenme istediğim sessizce beklediğimiz tüm dakikalara eş değerdi.
"Gitmek istiyorsan git. Ben buradayım."
Derin bir nefes bıraktı. "Saçmalama."
Sessizce "Bana zarar vermez." dedim. Anna'nın boğazına bıçak dayamış olabilir fakat bana zarar veremezdi.
"Yine mi?"
Beni onunla yalnız bırakmayacağını ve Emily'nin konuşmayacağını bildiğimden hiçte istemeyerek ayağı kalktım. Bu Emily'nin dikkatini çekmiş olmalı ki bakışları bize dönmüştü.
"Yalnız kalmak istemiyorum." dedi, tüy kadar yumuşak sesiyle.
Hemen geri oturdum. "Konuşmak ister misin? Bizden korkmana gerek yok, Emily. Sana zarar vermeyiz."
Buruk bir tebessümle "Bana artık kimse zarar veremez." diyerek kafasını pencereye çevirdi. Ne demek istediğini anlayamamış bakışlarımı Zayn'e çevirmiştim. Benden farksız sayılmazdı.
"Ne zamandan beri oradasın?" diye sordu, Zayn.
Emily cevap vermemişti. Emin olmak için Zayn'in sorunu ben yineledim. "Ne zamandan beri oradasın?"
"Hatırlamıyorum."
Zayn ile konuşmak istemiyordu. Bu Zayn'e özel değil, onu bulmadan önce yaşadıkları bir travma niteliğindeydi ve sanırım erkeklerden çekiniyor veya korkuyor olabilirdi.
"Buraya nasıl geldin? Seni depoya kim kapattı? Hayatta nasıl kalmayı başardın?"
Peş peşe sorduğum soruların karşısında bakışlarını çevirmekle yetinmemiş bacaklarını örttüğü battaniyeye sarılarak bedenini bize dönmüştü.
"Kaç gün olduğunu hatırlamıyorum..." yeniden sessizliğe gömüleceğini düşünürken devam etti. "Çiftlik evimiz aylak tarafından saldıya uğrayınca ailemle beraber ormana girmek zorunda kaldık. Geceyi geçirecek bir yer arıyorduk ve bu fabrika karşımıza çıktı. Güvenlik telleri olan bir fabrika...Tanrı'nın hediyesi gibiydi. Önce bunun bir serap, hayal olduğunu düşündük fakat her adımda gözümüzde büyüyen fabrika bizim için hayallerin ötesindeydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the walkers •zm
FanfictionDünya'nın sonunda, yeni bir dünya için. @besameoldlover #zombies 290323