disappointment

136 15 6
                                    

"...aylağın bağırsakları boynumda asılıyken onların arasına girdik. İnanılmazdı! Bok gibi kokuyordum ve birazda korkmuştum ama inanılmazdı!" Heyecanla devam ettim. "Bir tanesi omzuma çarptı, Edwin. Onlardan birisini daha önce hiç bu kadar yakından görmemiştim."

Yorgun bir gülümsemeyle konuştu. "Merkeze inmek istediğimde bana tehlikeli olduğunu söylemiştin."

Ona böyle söyledikten yalnızca bir gün sonra, merkeze gitmiştim.

"Bir şey daha var." Çekinerek devam ettim. "Sen uyurken merkeze gittik."

Gözleri hayretle büyüdü. Uyandıktan bir kaç saat sonra bilinci tam olarak yerine gelmiş, diğerleri bizi karavanda yalnız bırakmıştı. Ona uyurken kaçırdığı olayları anlatıyordum. Zayn'e attığım yumruğu, Niall ile olan tartışmalarımı, ormanda bıraktığım silah çantasını ve bir çok diğer ayrıntıyı...En büyük tepkiyi, merkeze indiğim için vermişti. Haklıydı.

"Şaka yapıyorsun, değil mi?"

Kafamı hayır anlamında salladım. "Niall, Zayn ve ben. Gerekli ilaçları almak için merkeze gittik."

"Siktir git." diye tısladı.

"Ablanızla küfürlü konuşmayın, bayım."

"Anımı çaldın, Hazel. Bir kaç küfür etmek hakkım..." bakışlarını pencereye çevirdi. "Yine de birbirinizi öldürmediğiniz için mutluyum."

Kafamı baktığı noktaya çevirdim. Liam ile sohbet eden Niall'a bakıyordu.

"Eğer kampa dönebildiysek, bu Niall sayesinde." diye itiraf ettim.

Kaşlarını çatarak bana döndü. "Nasıl? Orada neler oldu?"

Bana çok kızacaktı fakat ablasının bir aptal olduğunu öğrenmesi gerekirdi. Derin bir nefes alarak anlatmaya başladım.

"Silahları ormandan aldıktan ertesi gün, merkeze gittik. Niall, önceki hayatında kurye olduğu için ve asıl neden, senin canına karşılık olarak geldi. Ben istedim. Zayn ise bizi yalnız bırakmayacak kadar akıllı. Küçük bir arabaya atlayıp merkeze gittik."

"Nasıldı? Askerler var mıydı? Ya da yaşayan bir kaç insan?"

Gözümün önümde beliren görüntülerle iç çektim. "Açık mezarlık."

Hayal kırıklığına uğramıştı. Bunu gözlerinde görebiliyordum.

"Etrafı kollamak için bir çatıya tırmandık. Sokaklar zombi kaynıyordu. Bunun üzerine bir plan yaptık, Zayn ve ben markete giderken Niall çatıda kalıp bizi kollayacaktı."

"Benimle taşak geçme."

"Geçmiyorum." diye çıkıştım. "Zayn ile sokağa çıktıktan kısa bir süre sonra zombilerle karşılaştık. Bir tanesi oldukça yakınıma geldiğimde ağzımdan bir çığlık yükseldi. Böylece açık hedefe düşmüştük."

"İyi ki akademiyi bırakmışsın." dedi, alayla. Biraz bozulmuştum ama belli etmemeye çalışarak devam ettim. "Her neyse. Bir şekilde markete ulaştık. İçerisi tertemiz ve raflar doluydu. Tek sorun nasıl çıkacağımızı bilmiyorduk. Zombiler kapıdaydı ve aramızda sadece iki cam kapı vardı. Çantalara ilaç ve bir kaç konserve doldurduktan sonra Cadı Niall, markette belirdi."

Gülmüştü. Daha sonra yüzünü buruşturarak kolunu tuttu. Panikle ayağı kalktım. "Ne oldu?"

Sağlam koluyla bileğimi tuttu. "Sakin ol. Sadece gülerken vücudum sarsıldığı için biraz canım acıdı."

Gerçekten iyi olduğuna emin olduktan sonra ona yarım kalan hikayeyi anlatmış ve kamptakilerden bahsetmiştim. Onlarla tanışmak için oldukça hevesliydi. Ama öncesinde kendisini toparlamalıydı. Bu yüzden dinlenmesi için onu yalnız bırakarak karavandan ayrıldım. Bakışlarım bir süre büyük çadırın önünde sohbet eden Liam ve Niall'ın gezindi. Yanlarına gitmek...tuhaf olurdu. Daha sonra bir köşede kütüğün üzerinde oturmuş uyuklayan Büyükbaba Jake'i görünce yanına adımladım. Günlerdir bizim yüzümüzden karavana giremiyordu. Bu yüzden uykusuz olmalıydı.

the walkers •zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin