ll- Harf İnkılabı

318 31 5
                                    

Elinde bir avuç tam oluşmamış erikle girdi içeri Özgür. Kafamı kaldırdığımda göz göze geldik. Utanarak gülümsedi. Örtünün ardından ışık vurduğu için çattım kaşlarımı. Sabah olmuştu. "Saat kaç?"

"On yüz." derken o kadar kendinden emindi ki bir an böyle bir saat dilimi var mı diye kendimi sorguladım. Belli ki saatleri bilmiyordu. "Sürekli bayılıyorsun ama normal. Kan kaybediyorsun ya, ondan. Açsın da birde."

Yanıma topal topal yürüyüp oturduğunda keyfi yerindeydi düne göre. "Erik ister misin? Israr etmedim. Bağırma o yüzden."

"İsterim." dediğimde küçük bir gülümseme göndererek ağzıma uzattı diğer avucundan bir tane alıp. "Dağın diğer tarafına gidiyordu arkadaşlarım. Askerler gelebilirmiş. Bende gittim. Herkes topluyordu, bende topladım."

Büyümesini bekleseydiniz keşke demedim. Hiçbir şeyin güzelini hak etmiyorlardı. Korkutmamaya, güven vermeye çalışarak gülümsedim bende ona. "Bunlar biraz acı. İstersen sana tadı güzelleri de getiririm."

Yüzü anında düştü. Çatıldı kaşları. "İstemem." dedi. "Bir daha böyle konuşursan babamı çağırırım." Tek kelime etmeden ağzıma uzattığı diğer eriği çiğnedim. "Hem benim eriklerim güzel."

"Evet, güzel." Orman yeşili gözleri tekrar parladı. "Ben yemedim. Sana topladım. Aslında gidiş yolunda daha çok topladım ama arkadaşlarım aldı. Paylaştık. Sonra bende dönüş yolunda bu kadar toplayabildim."

"Paylaştıysan nasıl yemedin?" diye sorduğumda kaşlarım çatılmıştı bile çoktan. Paylaşmanın ne olduğunu bildiğine dair şüphelerim vardı. O ise "Paylaştım işte." diyip geçiştirdi. Umursamıyordu belli ki ama ben kafaya takmıştım bile.

Kaş göz yaparak gösterdim avucundaki kırmızı küçük erikleri. "Bak, kaç tane var orada?"

"Yedi dört kırk."

Tamam, belli ki paylaşmaktan önce saymayı öğrenmelidir.

"Elindekileri bıraksana yere." dediğimde söz dinledi, dağıtmadan koydu yere erikleri. "Şimdi böl ortadan ikiye." Sadece baktı yüzüme. "Hadi." diye ısrar ettiğimde birini alıp ısırdı, ağzındakini de diğer eline alıp bana uzattı ikisini de.

"Hepsine yapayım mı böyle Umay?" En geriden başlamak gerekiyordu. En geriden...

"Öyle değil. Yarısını sağa çek, yarısını sola."

"Sağ ve sol hangi taraflar?"

Lan önemli miydi şu an bu?! Kafayı yiyecektim. Erik verdiği eli düşündüm kısa bir an. Sol elini kullanıyordu. "Yazı yazdığın elin sol."

"Ben yazı yazmayı bilmiyorum ki."

Derin bir nefes verdiğimde çaktırmamaya çalıştığı korkusu yüzünden açıkça okunuyordu. Sakin ol diye kendime telkinler verdim. "Sorun değil Özgür. Sadece eriklerin bir bölümünü bir tarafına çek, diğerini diğer tarafına."

Dediğimi sonunda anlayıp erikleri iki yana böldüğünde, ortada yarısını ağzıyla böldüğü eriğin iki parçası kalmıştı. Kısa bir an çaktırmadan bana bakıp, onu izlediğimi gördüğümde tekrar erik parçalarına döndü. Yavaşça eline aldı bir tarafını. Sola doğru çekerken göz ucuyla beni yoklayıp ses etmediğimi görünce iyice çekti kenara. Diğerini daha kendinden emin bir şekilde diğer yana aldı.

"Aynı oldular Umay. Eşitler."

"Evet. Şimdi paylaşmak demek bunlardan bir tarafını bana vermen demek." dedim hâlâ tane tane konuşarak.  Keyifle gülümsedi tekrar. "Ama paylaşmak zorunda değilsin. Eğer istiyorsan verirsin. Sonuçta hepsi senin. Eğer senden zorla alırsam bu çalmak olur."

Özgür |İT2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin