Son kez düşünün hangi ülke olduğunu:
Elmayı yiyen yalnızca prenses değildi.
Cihan imparatoru bir hediye verdi.
Kibritçi oğlan gömüldü elmacının kabrine,
Bilmece önemsizdir bilet 24'ten önceyse.Düşündüyseniz hadi geçin bölüme. Öpüldünüz<3
🐑
Arkama yaşlanmış, gözlerimi kapatmıştım. Tek bildiğim Kibritçi oğlan dediğinin Özgür olduğuydu.
"Şimdi ben anlamadım. Gömüldü kabrine derken? Biz Özgür denilen adamın ölüsünü mü bulmaya çalışıyoruz?"
Gözlerimi anında açıp dik dik baktım ona. Temmuz komutan bir bakışla susturdu askerini. Geri yasladım başımı. Temmuz'da başka bir askerine dönmüştü.
"Evet Memo. Böyle sik sik şeyler anca senden çıkar. Nedir cevap?"
"Ayıp ediyorsunuz komutanım." diyip masadaki zarfa eğildi Memo. Kaşları çatılmıştı. "Bence cümle cümle eleyelim. Elmayı yiyen yalnızca prenses değildi diyor. Başka kim yer?"
Odaya sessizlik çöktüğünde etrafta gezdirdim gözlerimi. Özgür'ü sevmeyenlerde vardı timde. Terörist gözüyle bakanlar, bakmayanlardan daha çoktu. Yine de düşündüler.
"Prenses değilse prens işte." dedi sarışın olan. Adı Cemil'di sanırım.
"Kaç prens var?"
"Pamuk prensesin prensi, Sindirella'nın, Ariel'in." diye sayan Mert'i durdurdu Ahmet.
"Ariel hangisiydi la'?"
"Uzun, beyaz bacaklı."
Ağlamaklı bir ses çıkarıp elimle yüzümü kapattım. Yola çıktığımız adamlara bakın ya! Bulamayacağız işte.
"Başlatmayın prensesinize, bacağınıza şimdi. Diğerine geçin. Oku Memo." diye komutanları tarafından uyarıldıklarında uğultular gitti. Yalnızca Memo "Cihan imparatoru bir hediye verdi." dedi.
Kendinden emin bir şekilde "Kanuni." diyerek yanıt verdi Selim. "Osmanlı'yı cihan imparatoru yapan padişah: Kanuni."
"Kanuni'nin nereli olduğuyla alakalı olabilir mi acaba? Belki sevgilisini oraya gömmüşlerdir."
"Gömmediler Özgür'ü. Yaşıyor." dedim bastırarak. Şimdi kalkıp çakacaktım suratına...
Tam ağzını açacaktı ki Temmuz susturdu. "Sülo!" Tekrar uyarılmasıyla yine kapattı çenesini.
"Trabzonlu." dedi Selim. Bilmeceye kafayı takmıştı. Tarih bilgisi de sanırım babasından geliyordu. Öğretmen çocuğu diye hatırlıyorum çünkü. Birde biraz takıntılı, manyak, hasta gibi bakıyordu ama Özgür'ü bulacaksa şikayet etmezdim bu halinden.
"Tamam, şimdi elmacı kim ona odaklanın. Bağlantılı bir şey olmalı. Ona göre gidelim Trabzon'a." dedi Temmuz.
"Elmacı dediği elmayı yiyen kişi mi? Yoksa elmayı veren kişi mi? Cadı falan..."
Saçlarıma daldırdım ellerimi. Kafam kazan gibi olmuştu. Kendi kafamda bin kere tekrar etmiştim. Bir türlü ulaşamamıştım sonuca.
Sülo'nun boşluğuna geldi sanırım. "Aslında Cihan'ın imparatoru demiyor. Cihan imparator. Şah Cihan. Şu Babür şahı olan." dedikten sonra kendine kaşlarını çattı. Beğenmedi yardım ediyor olmayı.
Hiçbirimiz de beklemiyorduk. Kanuni'den daha mantıklı geldi hepimize. Yani nereye gidiyorduk? Anlamadığım için Selim "Babür Şahın karısına hediyesi, Tac Mahal. Hindistan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgür |İT2|
Ficção GeralBurnu zedeleyen ağır koku, uzun, pis tırnaklar, yaralar ve kirden seçilmeyen bir yüz... Çim yeşili parlak gözler. Kuzey Irak'ta esir düşmüş Teğmen Umay ve kekeme bir adam. Artık küçük bir çocuğun zekasıyla eşdeğer değildi Özgür'ün aklı. Yazıyor, ok...