lV- "Ben erkek değilim ki."

204 24 2
                                    

Yine sabahın köründe kalkmış gitmiş, geceye kadar gelmemişti Özgür. İlk saatler alıştığım için özlem vardı ancak ardından babası olacak puşttan bir ton dayak yemiş, günün devamını acısını düşünerek geçirmiştim.

İçeri yorgun Özgür girdiğinde araladım kirpiklerimi. Beni gördüğünde gülümseyip burnumun dibine oturmuştu yine. "Konuşalım. Günün nasıl geçti?" diye sorduğunda bence açıkça belliydi nasıl geçtiği. Bir gözümü zaten açamıyordum, diğeri de kanlanmıştı şimdi. Görüşüm kısıtlıydı.

"Susadım." dediğimde hemen kalktı yerinden.

"Aptalım, yine unuttum. Bekle getireyim."

Bekle mi? Söylediği iyi oldu. Giderdim falan...

Elinde demir bardakla geldiğinde ağzıma uzattı suyu. Kana kana içip tek damla bırakmadığımda elinde taşıyordu hâlâ. Neden baktığını anlamıyordum. Ne bekliyordu benden? "Nasılsın?" diye sorduğunda cevap vermeye hâlim olmasa da "İyi." dedim.

"Be- bende iyiyim. Bugün aşağı indik biraz. Su tarafına. Türkleri gördük. Hemen kaçtım. Görmediler bizi. Bir- bir dahakine silahımla vuracağım onları. Bu seferlik yapmadım ama silah kullanmakta iyiyim."

"Türkleri vurmak övünülecek bir şey mi?" diye sorduğumda gülen yüzü dondu. Kibar davrandığım tek kişiydi burada ama bir yere kadardı. Yerini bilecekti.

"İyi silah kullanırım." dedi tekrar. Sorduğum soru bu değildi. Bakışlarını kaçırıp ellerini izledi. "Ben seversin diye... Sevmezsen demem bir daha. Anlatmam. Konuşmak için demiştim."

"Sevmezsen demem deme, sevmezsen vurmam de. Masum onlar farkında mısın? İnsanlık mı bu?"

"Onlar da bizi öldürüyorlar." dediğinde tepkimden korktuğu için gözleri dolmuştu. "Konuşmak istemiyorum. Babamı çağırırım yoksa."

"Kimsenin vatandaşına karışmazsanız, ülkesine zorla sahip olmaya çalışmazsanız kimse de sizi öldürmez. Kendimizi koruyoruz."

"Sus." dedi çimen gözlerini ellerinden çekmeden. Kaldırdı sonra başını, yüzüme baktı. Kaşları çatılmıştı. "Babama söylerim bak seni. Sus!"

"Adamsan söylersin lan!"

"Değilim ki." diyip tekrar döndü ellerine ama kaşları düzelmedi. "Hem... Sen artık bizimsin. Türk olmuyorsun artık. Bizimlesin. Düşünme artık onları. Sadece bizi-" Durakladı kısa bir an. "Benim odam burası. Yani beni düşün. Türkler yok artık."

Dediklerinden daha çok odaklandığım şeyle durdum. Yeni yeni dank ediyordu kafama. "Türkleri gördük derken?" dedim kendimi umutlandırmamaya çalışarak. Çok geçti. Bir kere heyecan basmıştı artık.

Bu bölgede hiç Türk yoktu. Suriye'nin ortasına doğru kalıyorduk. Sınırdaki Kürt köylerine bile çok uzaktık.

Başını aşağı yukarı salladı. "Ama vermeyeceğiz seni. Sordum."

"Askerler miydi? Üniforma mı giyiyorlardı? Nereden anladın Türk olduklarını? Konuşmalarını mı duydun?"

Benim kandan dolayı yüzüm kırmızıyken o doğal kızardı. "Türk'tü işte. Sus Umay. Sohbet etmek istemiyorum artık seninle."

Cevap vermediğine göre askerlerdi. Allah'ım sonunda!

Kalkıp duvar kenarına geçtiğinde ne yaptığını bilmiyordum ama alkol şişelerinin arasından bir şey çekiyordu. Elindeki kitabı önüme, bacaklarımın üstüne bırakıp yanı başıma oturdu. Ağır kokusu burnuma gelirken sevinçten buna bile takılmadım.

"Oku hadi. Bende uyuyacağım. Güzel oku tamam mı?"

"Okumayı biliyorsun. Öğrettim ya."

"Unuttum ki."

Özgür |İT2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin