XXXIV- Final: Beyaz Pilav

214 21 33
                                    

🐑

Yüzüne bir yumruk daha yediğinde ağzındaki kanı öne doğru tükürdü Özgür. Elleri arkasında sıkıca bağlanmış, son dört saattir dayak yiyordu.

"Kaçmak hâ? Benim büyüttüğüm, benim adam ettiğim adam benden kaçıyor!"

Bir yumruk daha yedi Tigran'dan. Kaçıncıydı bu? Her yumruk yediğinde pi sayısına bir kat daha ekliyordu. Sayı saymak kafasını dağıtan yegane şeydi ancak bir süre sonra bırakmıştı. Bilinci gidip geliyordu.

"Söyle, nereden çıktı lan teslim olmak? Ne planlıyorsun?"

Gözleri hâlâ yerdeydi. Geldiğinden beri bir kez olsun bakmamıştı babasının gözlerine. "Hamdi." dedi önce. İsmi söylemek bile midesini bulandırmıştı. "Benim için gelecekmiş baba. Bu korkuyla yaşayamıyorum."

"Sende bana mı geldin?"

"O kadın koruyamaz beni. Korumaya çalışır ama yapamaz." Umay demedi. Yalnızca o kadındı şimdilik.

Böyle bir cevap beklemiyordu Tigran. Duyduklarıyla göğsü kabarmıştı. Güçlüydü o. Özgür'ün sığınabileceği tek kişiydi. Gururu okşandı, egosu iyice şişti, taştı.

"İçeride." İlk defa kaldırdı yeşil gözlerini. Babasının yeşilleriyle buluştu. Dizlerinin titrediğini Tigran'da fark etmişti. İyice sırıttı. "Bilemedim, versem mi seni?"

"İstemiyorum baba. Bak, dosyayı da verdim. Türklere haber gitmeden hepsi avucumuzda olacak. Öldürmeyelim, rehin alalım. Sonra tehdit ederiz. Lütfen ona verme beni. Yanında kalayım, eskisi gibi olalım. Eski mağaramıza gidelim. Lütfen baba."

Oğlunun gözleri dolduğunda daha da sırıttı Tigran. Korku, saygıya giden en kısa yoldu.

"Eskisi gibi olmak istiyorsun... Ya o kadın?"

Aşağı yukarı salladı başını Özgür. Ağzındaki kanı tekrar tükürdü. "Babam bana yeter." Boğazını temizleyip gülümsedi. "Bir planım var."

🐑

Ellerimi saçlarıma geçirmiş, dümdüz oturup ağlıyordum. Yalan söylemişti. İhanete uğramıştım. Özgür gitmişti. Özgür bile değildi. Victor olduğunu söylemişti. Ben Özgür demeye devam etmiş, zorla kabul ettirmiştim.

Ettirememiştim. Hep Victor'du.

"Bu kadar ağlama. Sen şehit kızısın. Ne kadar istenilsede bu topraklara ihanet edemezsin. O da oruspu çocuğu, ne kadar uğraşırsan uğraş adam olmayacağı belliydi. Yapacak bir şey yok. Şaşırılacak bir şey değil."

Kapalı gözlerimi açıp baktım Sülo'ya. Bir haftadır karargahtalardı. Neden burada olduklarını bende bilmiyordum.

Zoruma gidiyordu dedikleri ama haklıydı da. Aynı böyleydi sonuç.

"Düzgün konuş demedim mi lan kadının yanında?" diyerek uyardı onu Temmuz ama "Yok." dedim. "Adam haklı. Oruspu çocuğuna başka ne denir!"

Gelip yanıma çöktü Temmuz. Elini omzuma atıp beni kendine çektiğinde ağlamam şiddetlendi. "Ştt, yeter ağladığın seninde. İlk yirmi dört saate kadar ağlamanı yasaklıyorum."

Niye yirmi dört saat anlamadım ama ağlamaya da devam ettim. "Seviyordu. Öyle söylüyordu."

İçimde yine kin patlamaları oldu. Elim silahımda kalkıyordum ki kolumdan çekilerek geri oturtuldum koltuğa. "Bırakın komutanım. Öldüreceğim."

"Ananın köyüne mi gidiyorsun? Adam dağa çıkmış, dağa! Sözümden çıktığın ilk an sürerim seni buradan."

Sürmek? Zaten açığa alınacaktım. Sivil birinin karargâha böyle elini kolunu sallayarak girmesi benim yüzümdendi. Ben güvendiğim için Özgür girip çıkıyordu içeri. Benim yüzümden çalabilmişti dosyayı.

Özgür |İT2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin