🕊
DÎL DÎSOJE
Bölüm: 2 - Dökülen İlk Kan...
🕊
İnsan dediğin nedir ki, birkaç damla kan, bin bir endişeden ibarettir, der Sadi Şirazi.
Hayat dediğin nedir ki; bir tutam mutluluk, alabildiğince gam ve kederden ibarettir, der Dila Merxas.
Deve kuşu misali kafasını önüne eğmiş öylece evine doğru yürüyordu. Kurstan çıkar çıkmaz evin yolunu tutmuştu. Esasen eve gelmeyi ve evin içine nüfuz etmiş o kara yasla karşılaşmayı zerre istemiyor olsa da buna mecburdu. Ablasının ona ihtiyacı vardı.
Ablası Zelâl bir haftadır kimsenin yüzüne bakmıyor, tek kelime etmiyor, doğru düzgün yemek dâhi yemiyordu. Eskiden yine onunla bir iki çift laf ederdi, lâkin son dört gündür ağzını bıçak açmamıştı.
Annesi Gule Hanım desen, kızından çok da farksız değildi. Ne kocasıyla konuşuyordu ne de oğullarıyla. Kaldı ki Ferman ve Ezman'ın da eve geldiği yoktu. Gecenin bir yarısı eve geliyor, sabahın köründe iş bahanesiyle çıkıp gidiyorlardı evden. Evdeki o huzursuzluğa kimse tahammül edemiyordu. Fırsatın bulan kaçıyordu.
Mutfak kapısından içeriye girdiğinde kafasını kaldırarak yengesi Ronayi'ye baktı. Dalgın bir şekilde tezgâhın üzerine hazırladığı atıştırmalıklara bakıyordu yengesi. Herkes gibi o da iyi değildi.
"Yenge," diye seslendi Dila, çantasını sandalyenin üzerine atıp yengesine doğru yürürken. Yanında durduğunda kolunu beline sararak başını omzuna yasladı.
"Ne oldu yengem?" diye sordu ilgiyle. "Niye öyle kara kara düşünüyordun?"
"Bir şey olmadı kuşum," dedi Ronayi, buruk bir tebessümle Dila'ya baktı. Saçlarını karıştırdı, yanağını Dila'nın kafasının üzerine yaslarken ekledi: "Çayın demini tutmasını beklerken dalmışım öyle. Sen ne zaman geldin? Hiç fark etmedim ben senin geldiğini."
"Az önce geldim," dedi Dila, tabaktan bir tane ceviz alıp ağzına attı ve iştahsız bir şekilde çiğnemeye başladı. "Misafir mi var?" diye sordu, omzunun üzerinden mutfak kapısına doğru baktı. "Kim geldi?"
"Dilda Firuzhan, gelini ve oğluyla birlikte geldiler," dedi Ronayi sıkıntılı bir şekilde nefesini verirken. "Nezirxanlar haber göndermişler, gelinimizi hazır etsinler, iki güne gelip alırız diye."
Duyduğuyla ağzındaki ceviz parçasını yutamadı Dila. Öylece yengesine bakarken, ağzında gittikçe büyüyen lokmayı güçlükle yutkundu. Bugünün gelip çatacağını biliyordu elbette, lâkin yine de hazırlıksız yakalanmıştı.
Ablasını alıp götüreceklerdi, bir daha kim bilir ne zaman görecekti ablasını. Her ne kadar barış yapsalar da aradaki husumet öyle kolay kolay bitmezdi, az çok tahmin edebiliyordu. Tek dileği Ciwan ağanın onlara karşı olan nefretini ablasına kusmamasıydı!
"Annem mi yanlarında?" diye sordu merakla.
Kafasını onaylarcasına salladı Ronayi, "Aram amca ile Hatice yenge de geldiler," dedi. "Erkekler misafirhaneye geçti, kadınlar da salonda oturuyorlar."
Suratını asarak sırtını tezgâha yasladı Dila. Kollarını göğsünün altında birleştirdi, "Hatice yenge niye gelmiş?" diye sordu sinirle. "Oğlunun başımıza açtığı belâlar için bizi teselli etmeye mi gelmiş?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÎL DİSOJE ✔️
General Fiction• "Ben düşmanımın kızını kendime eş etmem, koynuma almam, çatımın altında da yaşatmam!" ° Hükümle başlayan masalsı bir aşk! Tüm hakları saklıdır!