🕊
DÎL DİSOJE
Bölüm: 17 – Karımı Kaçırmaya Gidiyoruz.
🕊
İki Ay Sonra:
Ömür dediğin nedir ki, boşa akıp giden zamandı. Gerçekten kıymetini bilse insanoğlu, gereksiz duygularla geçirmezdi. Kırgınlık, kızgınlık, kin, nefret, öfke... Hepsi öyle ya da böyle insandan insanlığını alan meyus duygulardı.
Oysaki sevmek, önce kendini, sonra diğerlerini sevmek güzel bir şeydi. Hayata sevgiyle bakmak insana huzur verirdi. Doğru açıdan bakıldığı zaman sevginin güzelleştirici bir etkisi olduğu da söylenebilirdi.
Nitekim tek gerçek sevmek ve sevilmekti, aksi gibi hayat boşa akıp gidiyordu.
Sevmeyi de sevilmeyi de biliyordu Dila. Doğduğu andan itibaren sevgiden yana noksan kalmamıştı ki doğru sevginin tadını almıştı. Büyümüştü, evlenmişti, çok sevmişti ve kabul edecek olursa eğer Ciwan ağa da çok güzel sevmişti onu.
Onunla geçirdiği üç ayı düşündüğünde kocasının sevgisinden yana kuşkusu kalmıyordu Dila'nın. Gel gör ki kalbi kırık bir kadındı o ve haklı olarak kırgınlığını sürdürmek isteyerek kocasına ret cevabını vermişti iki ay önce.
Her ne kadar Ciwan onu boşamayacağını söylese de ve bu konuda direnç gösterse de tam iki aydır ayrılardı.
Elini şiş karnının üzerine koydu Dila, iç çekerek nefes alıp verdiğinde öylece karnını izledi bir müddet. Üçüzlerin getirdiği bir özellik de dört aylık hamile olmasına rağmen sanki beş buçuk altı aylık hamileymiş gibi görünmesiydi.
"Size bir şey söyleyeyim mi," dedi karnına doğru fısıldarken. Hep yaptığı şeydi, bebekleriyle konuşmak. Bazen saatlerce konuşur, saçma sapan şeyler anlatıp kendi kendine gülerdi. "Kimseye söylemeyin ama babanızı çok özledim ben."
Ciwan'ı çok özlemişti Dila, hatta bazı geceler rüyasında onu görür olmuştu. Kimseye söyleyemiyordu lâkin kocasının sesini duymaya ihtiyacı vardı. Gelgelelim Ferman, Ciwan'ın yaptığı yanlışı tekrarlamış telefonunu almış bir daha da vermemişti.
Hatta evdeki herkesi tehdit etmişti ki kimse ona telefon vermiyordu.
Hepsi senin yüzünden Ciwan...
O katır inadın yüzünden bu haldeyiz!
Ya çocuklarımız olmasaydı?
Kesin boşanmıştık o zaman, sen de artık o Derya cadısıyla evlenirdin!
Hııh, Allah'ım sen koru!
"Sizi çok seviyorum ama ben." Elini karnının üzerinde gezdirirken ekledi: "iyi ki geldiniz, iyi ki can buldunuz içimde... Unutmayın tamam mı, anneniz sizi çok ama çok seviyor."
Yatağının üzerine bağdaş kurmuş, sırtını yatağın başlığına yaslamış öylece oturuyordu Dila. Önünde bilgisayarından açtığı komedi filmini izlerken, bir yandan da kaşıkladığı çikolatalı dondurmayı yiyordu.
İstanbul sıcağında ona iyi gelen tek şey bol bol soğuk duş almak ve dondurma yemekti. Nitekim sıcak hava hamileliğin de katkısıyla katlanılmaz olmuştu Dila için. Ağabeylerinin ve babasının kesin talimatı yüzünden dışarıya da çıkamıyordu ki! Gidebildiği tek yer ablasının evi ya da alışveriş merkeziydi ki onda bile peşinde dolanan adamlar oluyordu.
"Bana bakın," dedi ekrandan aldığı bakışlarını karnına çevirdiğinde. "Bu sefer kontrole gidersek şeyinizi gösterin tamam mı? Kız mısınız, erkek misiniz, karışık mısınız bilmiyorum ve bilmedikçe de geriliyorum ben! Anne sözü dinleyin, beni delirtmeyin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÎL DİSOJE ✔️
Ficção Geral• "Ben düşmanımın kızını kendime eş etmem, koynuma almam, çatımın altında da yaşatmam!" ° Hükümle başlayan masalsı bir aşk! Tüm hakları saklıdır!