🕊
DÎL DİSOJE
Bölüm: 14 – Boşanma hükmü...
🕊
Bir adım ilerleyip on adım gerilemeye alışmıştı Dila. Bir an gülmeye ve saatler boyu ağlamaya da!
Günler geçip gidiyordu, vakit onların ömründen çalarak akıp giderken fazlasıyla acımasızdı.
Dila'nın baba evine gelmesinin üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti bile.
İki hafta, on dört koca gün...
Sorsan o iki hafta nasıl geçti diye, iki gülüp on ağlamakla, diye cevap verirdi Dila kahırlı bir iç çekiş ve kederli bir tebessümün eşliğinde. Şayet o kara günlerde aracılar Agır ağayı durdurmamış olsaydı şimdiye hasretine dayanamadığı için ağladığı, nefes alan bir Ciwan da olmayacaktı.
Eh, gerek Gule Hanım gerek Agır ağa kızlarına yapılan saygısızlığı hiçbir şekilde kabul etmiyorlardı. Neyse ki barıştan yana olan aşiret liderleri araya girmişlerdi de konu kanla noktalanmadan müdahale etmişlerdi. Lâkin bu hiç kolay olmamıştı.
Günlerce babasının gür sesi evi inletmişti ki o anlarda Dila oturup çaresizce ağlamış ve bol bol dua etmişti kötü bir havadis yaşanmasın diye. Ciwan'ın ona dediği gibi kan davası tamamen sona ermişti ve Dila baba evine temelli dönüş yapmıştı.
Geriye bir tek boşanma davası kalmıştı da Ciwan ağanın Hakkari'ye dönüş yapmasını bekledikleri için ertelenmişti. Zaten alenen boşanacağını söyleyen adamın işleri zorlaştırmak gibi bir niyeti yoktu. İşleri dolayısıyla gittiği Irak'tan dönüş yapar yapmaz Dila ve Ciwan defteri sonsuza dek kapanacaktı.
Kulaklığından yükselen şarkıyı dinlerken bomboş bakışlarla karşısındaki ağaçları, uzanıp giden araziyi, annesinin bizzat kendi elleriyle dikip ilgilendiği çiçekleri izliyordu Dila. Saat sabahın sekiziydi ve Dila saat altıdan beri dışarıdaydı.
Evine döndüğünden beri doğru düzgün uyku uyuduğu yoktu, iyice içine kapanmış, sessizleşmişti bir zamanlar kahkahalarıyla evin neşesi olan Dila. Günde üç öğün sofraya oturup, bir iki lokma bir şey yiyip kalkıyordu masadan. Ailesi onun bu perişan hallerine üzülse de ellerinden hiçbir şey gelmiyordu ne yazık ki!
Nitekim Dila'nın kocasını özlediğini, ondan ayrılmak istemediğini, hoşlarına gitmese de kocasını çok sevdiğinin farkındaydılar.
Dila, Ciwan ağayı seviyordu!
Yarê ji min xeyîdî naşîne silava ( Yarim bana küsmüş)
Sereme li ba hevbê hetta wî gava ( Selam göndermiyor)
Gava çavêm pê ket hesêr ketî çava ( Göz göze geldiğimiz vakit gözleri yaşlarla doldu)
Kî sebep bû li me mala we ne ava ( Kim sebebimiz olduysa evleri yıkılsın)
Gözleri dolmaya başladığında kafasını arkaya yatırdı ve berrak gökyüzüne baktı. Derin derin nefes alıp verirken nafile bir çabayla gözyaşlarını geri yollamaya çalıştı Dila. Ağlamak istemiyordu artık, hem zaten günlerdir yaptığı tek şey ağlamaktı.
Ciwan için döktüğü gözyaşları yeterli değil miydi?
Yüreğini kasıp kavuran bu acı geçsin diye daha ne kadar ağlaması gerekti?
Çektiği hasret ciğerlerini acıtıyor, kalbi sancıyordu. Ciwan'ı öyle çok özlüyordu ki Dila, öyle ki ona olan özlemi kalbini yaksa da kırgınlığından ağlamak istemiyordu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÎL DİSOJE ✔️
General Fiction• "Ben düşmanımın kızını kendime eş etmem, koynuma almam, çatımın altında da yaşatmam!" ° Hükümle başlayan masalsı bir aşk! Tüm hakları saklıdır!