🕊
DÎL DİSOJE
Bölüm: 24 - Suyum geldi...
🕊
Sonsuz gibi hissedilen ancak su gibi akıp giden ve telafisi olamayan tek şey zamandı, gelgelelim insanoğlu bunun farkında dahi değildi. Farkında olsaydı eğer her saniyenin kıymetini bilir ve ona göre yaşardı.
Karakteri gereği hayatını askıya aldığı, yapmak istediklerini erteleyerek kaçtığı, korkup sindiği veyahut cesaret edemediği bir an olmadığından bu şemanın dışında kalıyordu Dila. Nitekim yapmak istediklerini ertelemesine engel olan dürtüselliği, cesaretini kamçılayan saf merakı, hayatı askıya almasına da bitmek bilmeyen enerjisi izin vermemişti.
Çocukluğu, ergenliği ve genç kızlığıyla birlikte adım attığı evlilik hayatında dolu dolu yaşıyordu. Sekizinci ayı bitirmenin ve dokuzdan gün almanın verdiği heyecan ile korkuya rağmen yine de her güne motive bir şekilde başlıyor, gün içinde demoralize olup duygu durumu altüst olsa da bir şekilde onu tüm hayatına yaymadan, ruh halini karamsarlığa sürüklemeden atlatmayı başarıyordu.
Tıpkı içine sığamadığı -daha dün gece tam olurken bugün hafif sıkan- elbisenin içinde kesik kesik nefes almaya çalışırken dahi gülümsemeye çalıştığı gibi!
O kızdan başkasını yar bilmem, diyen Şiyar'ın sevdiğini ikna etmesi üzerine aileler araya girmiş, görücü gönderilen aileden olumlu bir dönüt alınınca söz kesmek için ailecek toparlanıp gelmişlerdi. Allah'tan söz aile arasındaydı da -ki bu durumda bile üç yüz kişiye yakın kişi toplanmıştı Firuzhan konağında- üçüz bebek taşımanın eksi yönlerini taşıyan hamile kadının aldığı gereğinden fazla olan kiloları çok fazla kişi görmeyecekti!
En azından Dila'nın temennisi bu yöndeydi, gelgelelim durmadan çekilip paylaşılan fotoğraf ve videolar tabii ki buna müsaade etmeyecekti.
Akşamdan beri köşe bucak kaçtığı kameralardan kurtuluşunun olmayacağını anladığı noktada pes ederek oturmuş, öfkesini bastırmak içinde ne buduysa yemiş, ara sıra da etrafında dolanan zayıf kızlara ağzının içinde saydırıp durmuştu.
Allah'ım ne olur bir an önce doğurayım, resmen tiksindiğim o koca karılara benzemeye başladım!
İçinden geçirdiği dua buydu, nihayetinde eleştiri adı altında haksızlığıyla önüne geleni gömüyordu. Bu yaptığı haset etmek miydi, emin değildi. Sadece zayıf biri görmeye tahammül edemiyordu.
Şu ne be, kürdandan bacakları var. Üflesem uçacak yani?
Oha, beli baldırımla eşit ölçüde! Kafasını eğerek baldırına baktı. Vallahi da baldırımın kalınlığında!
Bir insanın nasıl gıdısı olmaz, Allah aşkına? Benimki niye hindi boğazı gibi!
"Dila!"
Ona seslenen kadına dönmeden, "Efendim," derken bile bakışlarını karşısındaki kızın ince belinden ayıramıyordu. Ciwan'ın dayısının kızı Rüya, adı gibiydi ve bu durum inanılmaz canını sıkıyordu. Bir insan hem fit hem boylu poslu hem orantılı yüz ve vücut hatlarına sahip olup aynı zamanda bu kadar güzel olmamalı, diye düşünedururken bir yandan da baklava yiyordu.
"Gözlerini dikmişsin kızın üzerine dakikalardır izliyorsun," diye fısıldayan Eflin kolundan dürterek kendine getirmeye çalıştı. Arkadaşı olarak uyarması şarttı. "Kız tedirgin oldu, diyeyim ben sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÎL DİSOJE ✔️
General Fiction• "Ben düşmanımın kızını kendime eş etmem, koynuma almam, çatımın altında da yaşatmam!" ° Hükümle başlayan masalsı bir aşk! Tüm hakları saklıdır!