Bölüm: 12 - Beni anlamıyorsun...

5.6K 432 107
                                    

🕊

DÎL DİSOJE

Bölüm: 12 – Beni anlamıyorsun...

🕊

Sabahında gülerek çıktığı odaya gecesinde hırpalanarak kilitlenmişti Dila. Bu oda, bu eve ayak bastığı ilk günden beri çok anısına ev sahipliği yapmıştı. Hüznüne, sevincine, gözyaşlarına, kahkahaların, cıvıltılarına ya da çığlıklarına...

Lâkin bu gece...

Bu gece mezarı olmuştu da bir çıkış yolu bulamamıştı Dila. Kocasının onu savurduğu yerde iki büklüm oturuyordu Dila. Savrulmuş bir yaprak gibi titriyordu. Ağlamaktan bitap düşmüştü. Gözyaşları saatlerdir akıyor olmasına rağmen hâlâ da tükenmiş değildi.

Kabullenemiyordu. Saatler evvel yaşadığı şeyi zihni kabul etse yüreği kabul etmiyordu. Annesiyle konuştu diye odaya kapatılmayı hakketmiyordu. Ciwan'ın gözlerinin içine baka baka ailesine hakaret edişini kabul edemiyordu.

Ailesi katil değildi. Hasta babası katil değildi, evlât acısıyla ciğeri yanan annesi katil değildi, abileri katil değildi. Elem bir davaya sürüklenmişlerdi yalnızca, onlar da istememişti ki böyle olmasını?

Hiç kuşkusuz bu dava yüzünden babasını, kardeşini, kızını toprağa veren Agır Merxas hiç istememişti!

Dila veryansın etse kaç yazar, Ciwan belli ki onu eş olarak görmemişti bunca zaman ve belli ki ailesine kin gütmeyi bırakmamıştı bir an bile.

Kahırlı bir iç çekişle nefesini verdi Dila. Oturduğu yerde dizlerini kendine çekerek kafasını yasladı. Sessizce ağlarken ileri geri sallanmaya devam etti.

Kafayı yemek üzereydi, belki de çoktan yemişti! Dört duvar arasında ağladığı saatler boyunca aşağıda davul zurna sesi eksik olmamıştı. Kimse onu sormamış, odasına gelip bakan biri olmamış, iyi mi diye sorgulamamışlardı bile.

Yokluğu hiç mi göze çarpmamıştı?

Senin bu evde yerin yok Dila...

Bana ihanet eden kadının yanımda işi yok, olmaz!

Ciwan'ın söyledikleri kafasının içinde dönüp duruyordu. Ağlamaktan gözlerinin içi yanıyordu artık, çakır gözlerinin akları kan çanağına dönmüş, sesi kısılmış, boğazı tahriş olmuştu boynu bükük gelinciğin.

Yutkunurken bile canı yanıyordu. Nefes almak, ah, nefes almak hiç bu kadar zor olmamıştı! Annesinin kıyamadığı gül goncasıydı Dila. Gel gör ki zerre merhamet etmeden soldurmuştu gül goncayı Ciwan.

Saat gecenin bitimine doğru ilerledikçe konak sessizliğe mahkûm oldu. Delici bir sessizlik kapladı dört bir yanını, saat ilerledikçe sessizlik kol gezdi etrafında.

Ölüm sessizliği...

Bekledi Dila, kocasının gelip onun canına okumasını bekledi. Bir bedel ödeyeceksin demişti Ciwan, Dila o bedeli ödemeye hazırdı! Bir nefeslik canı vardı, o da umurunda değildi gayrı.

Kilitli kapıdan ses geldiğinde buruk bir tebessüm peyda oldu dudaklarında. Belli belirsiz yukarıya doğru kıvrıldı dudakları ki bu bile canını acıttı. Başı çatlamak üzere olan bir kazandı sanki, ölümü yakındı belli ki!

Kafasının kaldırmadı Dila, gelene bakmadı, kan çanağına dönmüş çakır gözlerini diktiği yerden bir an bile kaldırmadı. Dinledi, neyi dinlediğini bile bilmeden sadece dinledi. Kocasının içeriye süzülüşünü dinledi, kapıyı kapatmasını, seslice nefesini verirken kapı önünde duraklamasını, hemen sonra ağır adımlarla ona doğru yürümesini dikkatle dinledi.

DÎL DİSOJE ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin