🕊
DÎL DİSOJE
Bölüm: 11 – İhanet etmedim!
🕊
Mutluluk bir aldatmacaydı sonsuz döngünün içinde. İnsanoğlunu kandırırdı, gardını indirmesine sebep olurdu, hazırlıksız yakalanıp alaşağı olmasına sebep olurdu. Mutluluk riyaydı, cenneti vadeden iblisin serzenişiydi. Belki de mutluluk o kadar da güzel bir şey değildi!
Bunu ne zaman mı anlayacaktı Dila?
Elbette ki yüzünde gülden farksız açan o eşsiz tebessümünün yerini kanlı gözyaşları aldığında!
"Dila Yenge," diye seslenen Rozan ile omzunun üzerinden kapıya doğru baktı Dila. "Efendim," diye bağırdı yorgun çıkan tınısıyla. Sıcaktan yanakları al al olmuş, çakır gözleri beyaz teninin üzerinde boncuk gibi parlıyordu.
Mutfağın kapısında, kalabalığın içinde ona sesleniyordu Fidan Hanım'ın küçük kızı Rozan. Onunla yaşıt olsa da saygıdan dolayı yenge diye hitap ediyordu.
"Ciwan Ağa'm yukarıda seni çağırıyor," dedi Rozan işaret parmağıyla üst katı hedef alırken. "Hemen yukarıya çıksın dedi."
Göz ucuyla yemekleri dolduran Fidan Hanım'a baktı Dila. "Sen git kızım," dedi Fidan Hanım anında gelinin elinde hazırda tuttuğu boş tabağı alırken. "Biz hallederiz burayı, sen merak etme, kocana bir bak."
Kafasını onaylarcasına salladı Dila, hemen sonra vakit kaybetmeden mutfağı dolduran kadınların arasından sıyrılarak kapıya doğru yürüdü. Mutfakta çıktığında nefes nefese kalmıştı. Hava çok sıcak olmasa da mutfak cehennem gibiydi.
Bahçedeki kalabalığa göz ucuyla baktı, hemen sonra hızlıca merdivenlere doğru yürüdü, Dila. Elbisesinin eteğini hafif yukarıya doğru kaldırarak merdivenleri çıkmaya başladı. Nişan akşamaydı, gel gör ki Nezirxan ailesinin yakın fertleri şimdiden gelmeye başlamıştı ki daha çeyreği bile toplanmamıştı ailenin.
Sabahtan beri koşuşturma halindeydiler. Kadınlar misafirhanede ağırlanırken erkekler bahçede kurulmuş divanlarda ağırlanıyordu. Sayısız kez çay servisi yapılmış, şimdi de yemek veriliyordu.
Ezra ve Havin öğlene doğru kuaföre geçmişlerdi. Aslında Zerya Hanım onun da gitmesi yönünde ısrar etmişti ama Dila, Derya'yı görmemek için türlü bahanelerle reddetmişti. Gel gör ki evde kalınca da arı gibi çalışmak zorunda kalmıştı.
Nefes nefese çıktı merdivenleri Dila, hızını düşürmeden odasına doğru yürüdü. Kapıyı açıp içeriye girdiğinde kocasını dolabın başında buldu.
Aşağıya inmeden önce giyinip kuşanmıştı Ciwan, ne yapıyordu ki yine dolabın başında?
Omzunun üzerinden geriye baktı, "Geldin mi Dila'm," dedi Ciwan rahatlamış bir şekilde nefesini verirken, hemen sonra önüne döndü ve dolabın içini talan etmeye devam etti.
"Çay döküldü, üstüm başım mahvoldu," dedi açıklamaya başladığında. "Sana zahmet bana giyecek bir şeyler ayarlasana Dila'm."
Büyük adımlarla kocasının yanına doğru yürüdü Dila. Endişeli bakışlarını kocasının üzerinde gezdirdiğinde panik hali onu ele veriyordu. Sarı lekeli gömleğe, hemen sonra önü ıslak pantolonuna bakarken, "İyi misin?" diye sordu Dila endişeyle. "Yanmadın ya?"
"Yok, yok," dedi Ciwan, karısının endişesini gidermek için gülümsedi. "Korkma, çay soğuktu, yanmadım! Üstüm başım mahvoldu sadece!"
"İyi bari," dedi Dila, rahatlamış şekilde nefesini verdi. "Ne oldu, nasıl oldu bu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÎL DİSOJE ✔️
General Fiction• "Ben düşmanımın kızını kendime eş etmem, koynuma almam, çatımın altında da yaşatmam!" ° Hükümle başlayan masalsı bir aşk! Tüm hakları saklıdır!