Uzun süren yolculuğun bitmesine sadece dakikalar kalmıştı. Bitik haldeydim, o kadar saat araba kullanmaktan ötürü midem de bulanıyordu. Camı açtım, temiz hava yüzümü yalarken derin derin nefesler alıp verdim. Köyümüze ait tabelayı gördüğümde burukça gülümsedim.On yaşından sonra hiç uğramadığım topraklara gidiyordum. Köy hayatı bana göre değildi, büyüdükçe gitmek istememeye başlamıştım. Ailecek Balıkesir'liyiz. Balıkesir'in merkeze yakın bir köyünde babaannem oturuyor. Bende onu gitmeden önce ziyaret etmek için geldim buralara. Birdaha gelip görmek nasip olur mu bilemem. Doktorum ben, yurt dışında çok iyi bir hastanede üç ay sonra göreve başlayacağım.
Hep hayalimdi, okuyup yurt dışına yerleşmek. Memleketimi sevmediğimden değil, kendimi özgür ve ayaklarının üzerinde tek başına durabilen biri olmak istediğimden. Şimdi ise hayallerimi yaşamama sadece üç ay vardı.
Bu üç ayı köyümüzde geçirme kararı almıştım. Ailem dün varmıştı köye, bende bu sabah işlerimi halledip yola çıkmıştım.
Radyoda çalan şarkının sesini açtım. 'Ufuk Beydemir Ay Tenli Kadın ' çalıyordu.
Şarkı ilerlerken kalbimde keskin bir sızı hissediyordum. Sızımın sebebi Derin'di... Beni terk eden kadın...Aklıma gelen anılar nefesimi kesiyordu, arabayı sağa çektim.. indiğim gibi cebimden sigara paketini çıkartıp içinden çıkarttığım bir dalı dudaklarıma götürdüm.
Sigara dumanı ciğerlerimi tavaf ederken arabanın kaputuna dayandım. Terk edilen bir adamdım, daha olay çok yeniydi ve ben kendime tam anlamda gelememiştim. Derin üniversiteden beri hayatımdaydı, hayatımın merkeziydi. Çekip gitmesi ağır hasara yol açmıştı.
Başımı sağa çevirdiğimde elma ağacının üzerinde bir kız gördüm. Koluna küçük hasır bir sepet takmıştı. Onu izlerken araban çalan şarkının nakaratı kulaklarıma ilişti.
Tenin almış beyazlığını Ay'dan
Saçlarının rengi geceden
Bundan geceye sevdamSen örterken benimle kalbini
Al aklım gibi hissimi
Al, çünkü özlüyorumSigaramı yere atıp ayağımla ezdim. Gözlerimi kızdan çekmiyordum. Yavaş yavaş ağaçtan iniyordu. Birden ne olduğunu anlayamadan yere düşmüştü. Panikle ona doğru koştum. Ayak bileğini tutuyordu.
"İyi misiniz?" dedim yanına vardığımda.
Sesimi duyduğunda irkilerek bana baktı. Tam şarkının anlattığı gibiydi, ay gibi beyazdı teni, saçları gecenin karanlığını anımsatıyordu. İki yandan siyah saçlarını örmüş, yemyeşil gözleriyle bana bakıyordu. Yutkunduğumda ona doğru eğildim.
"Düştüğünüzü gördüm, iyi misiniz?"
Geri çekilmeye çalışılıyordu. Rahatsız olduğunu anlayarak doğruldum.
"Doktorum ben, ayağınıza bakabilirim. Burkulmuş olabilir," dedim alelacele.
Ona bakarken heyecanlanıyordum ve bu hisse anlam yüklemek şuan için imkansızdı.
"İyiyim," dedi titrek bir sesle.
Ayağa kalkmaya çalışırken elimi yardım amaçlı uzattım. Bir uzattığım elime baktı, birde yüzüme. Elimi tutmadı, zar zor kalktı.
Düşürdüğü elmaları toplarken ona yardım ettim. Sepeti uzattığımda teşekkür ederek aldı. Arkasını döndü, ayağının üzerine çok fazla basmamaya çalışarak yürümeye başladı. Zorlanıyordu, onu gideceği yere kadar bırakmak istedim lakin burası büyük şehirlere benzemezdi. Yanında bir yabancıyla görünmesini istemeyebilirdi. Yine de arkasından seslendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM ELMA
General Fiction"Gitmek isteyeni durduramam..." dedi genç kız, ağlamamak için alt dudağını ısırdı. "Ama seni hep beklerim..." Genç adam dilini damağına vurdu. "Bekleme!" dedi buz gibi çıkan bir sesle. "Gelmeyeceğim!" Genç kızın sol gözünden bir damla yaş yanağına...