"Ne buldun?" diye sordum inanamayarak.Tayfun yanıma gelip bilgisayarı uzattı. Birkaç kadın resmi vardı ekranda, karmakarışık bir ifadeyle Tayfun'un yüzüne baktım.
"Kim bunlar?" diye sordum.
"Soner'in kurbanları," diye yanıtladı. "Bu kadınları dolandırmış. Ama şikayetçi olmamışlar."
"Peki sen nasıl ulaştın bu bilgiye?" diye sorduğumda, Tayfun bilmiş bir edayla sırıttı.
"Soner'in yakın bir arkadaşına ulaştım, ismi Cem. Telefonunu hacklediğimde bu kızlarla olan konuşmalarına denk geldim. Kızlara şikayetçi olmamaları adına türlü türlü tehtitler edilmiş. Kızlar büyük ihtimalle korkup şikayetçi olmadılar. Sosyal medya üzerinden üçüne de ulaştım, bugün saat 14.00'da sahilde buluşacaksınız."
Tiksinti dolu bir ifadeyle başımı önüme eğdim.
"Soner köyde yaşayan biri, nasıl İstanbul'daki kızları dolandırabilir?" diye aklımı kurcalayan soruyu sordum.
"Soner uzun bir süredir İstanbul'da yaşıyormuş, birkaç ay önce önce köye yerleşmiş. Muhtemelen köye yerleşmesinin nedeni de buydu."
Başımı ağır ağır salladım. Sona gelinmişti, yüzüme yayılan gülümsemeyle birlikte ayağa kalktım.
"Ben hazırlanıp çıkayım o halde," dediğimde Tayfun bileğindeki saate baktı.
"Daha dört saat var," dediğinde omuzlarım havalandı.
"Sahilde biraz yürüyeceğim, kızlar bana nasıl ulaşacak? Numaramı verdin mi?"
Tayfun kafasını evet anlamında salladı.
"Gitmeden sana birşey daha söylemek istiyorum," dedi Tayfun boğuk bir sesle.
"Kızlar konuşmayı kabul ettiler ama şikayetçi olmayacaklarını net bir şekilde ifade ettiler. Ucu bize dokunmasın diye de tembihlediler. İkna edebilir misin emin değilim."
Moralim anında bozulmuştu, ikna olmazlarsa elimizdeki tek değerli kozumuz yok olacaktı.
"Başka şansım yok, onları bana yardım etmeleri konusunda ikna etmekten başka şansım yok."
Tayfun odadan çıktığında pencereye doğru yürüyüp açtım. İstanbul'un kasvetli havası anında odaya dolmuştu. İnsan bu şehirde iyice mayışıyordu.
Telefonumun bildirim sesini duyduğumda pencereyi kapatıp yatağa doğru yürüdüm. Yastığın altındaki telefonu alıp ekranı açtım.
Mesaj Osman'dandı.
"Sultan iyi değil."
Okuduğum satırla vücudum alev almıştı. Sevdiğim kadını kendi ellerimle ateşe atmış, cayır cayır yakıyordum. Rehbere girip Sultan'ın numarasını tuşladım.
Telefonu kapalıydı, sinirle telefonu yatağa fırlattım. İçimdeki öfkeyi kontrol edemiyordum, lambadere tekme attım.
"Yeter artık! Bitsin!"
Yere oturup küçük bir çocuk gibi dizlerimi karnıma çektim. Gözyaşlarım beni teselli etmek yerine acımı hatırlatıyordu.
Ağlayınca rahatlardı insan değil mi?
"Canberk?"
Tayfun endişeyle kapıda belirdiğinde, ellerimle yüzümü kapattım.
"Tamam, sakin ol," diyerek yanıma çömeldi. "Az kaldı, herşey bitecek."
Gözyaşlarımı kolumla silip beni teselli etmeye çalışan arkadaşıma baktım.
"Bugün o kızları ikna edemessem?" dedim soru sorar bir tonda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM ELMA
General Fiction"Gitmek isteyeni durduramam..." dedi genç kız, ağlamamak için alt dudağını ısırdı. "Ama seni hep beklerim..." Genç adam dilini damağına vurdu. "Bekleme!" dedi buz gibi çıkan bir sesle. "Gelmeyeceğim!" Genç kızın sol gözünden bir damla yaş yanağına...