5. ZEHİRLİ KOKULAR

258 28 37
                                    

ÇARPIK VÂVEYLÂ
21.04.2024

5. Bölüm:
ZEHİRLİ KOKULAR

Goth, Sidewalks and Skeletons
Les, Childish Gambino
The Lost Soul Down, NBSPLV


Akşam Zirve, Hakkari

Yaşarken hiç düşündünüz mü, ölümle aynı masaya oturduğunuzda nelerden vazgeçebileceğinizi?

Ölüm o kapıya dayandığında, aklınız her şekilde bulanıyor ve mantıklı düşünemiyordunuz. Önce her şeyden soyutlanma evresi vardı, bir anda yaşadığınızı unutuyordunuz ve kendinizi ölüme yakıştırmaya çalışıyordunuz.

Yakıştıramadığınızda ise bir pişmanlık başlıyordu, keşke yapmasaydımlar havada uçuşuyor, kurtulayım buradan sözleri her yerde yankılanıyordu.

Normal insanlar böyle yapardı, zihinleri böyle çalışırdı ancak ben farklı şeyler hissediyordum. Ölüm meleğiyle aynı masaya oturduğum her seferinde, o oyunu kaybediyordum.

Bir oyun vardı masada, satrança benziyordu ancak orada bunun bir adı olup olmadığından emin değildim. O masaya oturur, oyununuzu oynardınız ve eğer kazanırsanız gözlerinizi tekrardan açma hakkı sizin olurdu.

Ben kaç defa kaybettiğimi hatırlamıyordum, gözlerim kaç defa açıldı bilmiyordum. O kadar çok öleceğimden emin şekilde gözlerimi kapatmıştım ki açtığım anda bir mucizenin eseri olduğumdan şüphelendiğim çok ân oluyordu.

Kaderimde ne vardı, bilmiyordum ve düşünmek de istemiyordum. Kadersizdim. Ben; ailemin ve arkadaşlarımın intikamını aldıktan sonra bu hayattan göçüp gidecek birinden ibarettim.

Fazla kalmaya niyetli olduğum söylenemezdi, kavuşmam gereken çok kişiye sahiptim, o satranç oyununu kaybeden.

Acı çekenlere umut aşılıyor, umutlu olanlara da acılarını hatırlatıyordum. Çünkü güçlü olmak bu yollardan geçiyordu. Umutsuz olduğun ânlarda gücünü hatırlamalı, umutlu olduğun ânlarda bir gün güçsüz düşebileceğini anımsamalıydın.

Trajedi dolu yıllarımı geride bırakmak ve hayatımı askerliğe adamak benim için çok kolay olmuştu. Ettiğim kan yeminleri, bir olup çığ gibi bana yaklaşmaya başlamıştı.

Ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım, ne kadar koşarsam koşayım peşimden geliyor ve bana yakın ne var ne yoksa yok edip gidiyordu. Aynı şu anda olduğu gibi, elimde hiçbir şey kalmayana kadar beni kovalamaya devam edecekti.

Sonra benim her şeyim gidecekti, üstümdeki yüklerin azaldığından emin olduktan sonra beni bırakacaktı. Ben ise o sırada ellerimi tekrardan dolduruyor olacaktım. Sahiden de, doluyor muydu tekrardan o eller? Yoksa on altı yıl önce kaybettiklerimle birlikte bir daha asla ben, tam anlamıyla ben olamayacak mıydım?

Hatırladığım çok az anılarım vardı, unutuyordum. Anımsama konusunda zorlanıyordum çünkü aslında onları unutmak için can atıyordum.

Her kokunun zihnimizde bir hatırası olduğunu söylerdi, annem. Bir zamanlar... Çiçekleri çok severdi, bana da en çok lavantayı yakıştırdığını söylerdi. Ona göre ben lavantaymışım, doğduğum gün, mevsimi olmamasına rağmen babam, anneme kocaman bir lavanta buketi almış. Hastane odası öyle kokmuş ki bu kokunun bende kalıcı hâle geldiğinden bahsederdi.

ÇARPIK VÂVEYLÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin