{1 Gün sonra...}
Sakin bir sabah günüydü. Kuşlar cıvıldıyor, buram buram toprak kokusu etrafa yayılmıştı. Belli ki dün yağmur yağmış. Odada, Alarmın yanında bir yatak, yatakta bir genç yatıyordu. Alarm ötmeye başladı. Yataktaki genç alarmı duyduğu gibi kalktı ve kollarını gerdikten sonra esnedi. Yataktan çıktı ve duş almak için banyoya yöneldi. Banyodan çıktıktan sonra da dişlerini fırçaladı, saçını toparladı ve gözlüğünü taktı. Banyodan çıktıktan sonra, gardırobun önüne yürüdü. Kapağını açtı ve üstüne mavi gömlek ile siyah pantolon giydikten sonra, eşyalarını aldı ve evden ayrıldı...
Sokakta yürüdü, her zaman gittiği kafeye adımını attı. Kasiyer onu gördüğü gibi, çalışanlara yeni bir sipariş için seslendi. Kasanın önüne geldiğinde, kasiyer çoktan siparişini getirmişti. Bir tane büyük boy karamel mocha ile 2 tane protein barı vardı. Adam kasiyere gülerek baktı ve dedi:
- Bunu tahmin etmeni beklemiyordum işte. Sipariş için teşekkürler!
Kasiyer de ona teşekkür etti ve o da kafeden çıktı. Sokakta yürümeye devam etti ve sokağın sonundaki koca binaya doğru yürüdü. Binaya yaklaştıkça bir anormallik hissetti. İçeride kimse yoktu ve çok sessizdi, ışıklar bile yanmıyordu. Binayı polisler sarmıştı. Hemen polisin yanına gitti ve sordu:
- Burada ne oluyor?
- "Bir çatışma oldu. Kim yada ne bilmiyoruz ama arkasında büyük bir zarar bırakmış."
- Kim saldırmış ki bu kadar bir zarar vermiş olabilir?
- "Cevabı açık. Şeytanlar..."
Adam, polis ile konuşurken, buraya doğru sokaktan iki kişi gelmeye başladı. Biri kız, biri erkek. Bunlar Emily ve Jack'ti. Ama nedense. O yoktu... Cevabını biliyorsunuz...
Binanın önüne vardıklarında, polis memurundan bina girişi için izin istediler. Memur hemen izin verdi. Emily ve Jack içeri girerken, adam onları fark etti ve giriş izni için memur ile konuşmaya gitti. Memurdan izin istese de, memur herhangi bir kazanın oluşmasını önlemek niyetinde bu izni reddetti. Etrafını izlemeye başladı. Binanın yangın çıkışındaki kapıyı fark etti. Kapıyı bir polis tutuyordu. O sırada aklına bir fikir geldi. Yangın çıkışına doğru fark edilmeden yaklaştı ve çantasından bir küre çıkardı. Küredeki düğmeye bastı ve kürede iki göz, pervane ve kol çıktı. Adam, küreye polisin dikkatini dağıtmasını rica etti. Küre, polisin üstüne uçtuktan sonra, Yukarıdan bir gaz bıraktı ve bu gaz polisin üstüne doğru indi. Polis fark etmeden soludu ve yavaş yavaş yere yığılmaya, uyumaya başladı. Fırsatı kaçırmamak için hemen yerinden çıktı ve yangın çıkışından binaya girdi. Kürenin başını ovaladı ve "Aferin sana Rox!" dedi. Rox bunu duyunca çevresinde sevinç içinde döndü. Adam Rox'un fenerini açtıktan sonra binada ilerlemeye başladı.
Bina sağlam görünüyordu. Ne olmuş olabilir? Asansörleri denedi, çalışmadı. Merdivenleri kullanarak bodrum kata indi. "Merhaba!?" Diye bağırdı ve sesi karanlıkta yankılandı. Bodrumda ilerledi. Ayağı bir şeye takıldı ve yere düştü. Neye takıldı diye bakmak için toparlandı ve bir askerin bedeni ile karşılaştı. Korku içinde ayağa kaldı. Her yerde ceset vardı! Koridorda yürümeye devam etti. Koridorda ilerlerken, birinin buraya doğru geldiğini sezdi ve hemen bir duvara çekildi. Sesler yükseliyordu. İki kişinin olduğunu varsaydı, çünkü ses yükselirken, ne konuştukları da netleşiyordu. Biri hakkında konuşuyorlardı. Kral adında biri. Herhalde bu kral denen kişi yüzünden burası harabeye dönmüş. Onları gizlice dinlerken, yanlışlıkla askerin elindeki silahı yere düşürttü. Ses çıktığı gibi, konuşmalar da durdu. Sahnede kalp atışı ve adımlar dışında hiçbir şey duyulmuyordu. Ne yapacaktı? Kara kara düşündü ve yanındaki tabancayı fark etti. Tabancayı hemen aldı ve duvardan çıkmak için hazırlandı. Artık ayak sesleri durmuştu, buradaydılar. Adam duvardan çıktı ve hemen silahını onlara doğrulttu fakat. Kimse yoktu?.. Acaba beyni oyun mu oynadı? Şaşkın şaşkın bakındı. O anda ayağında bir el hissetti ve adam bir anda kendini yerde buldu. Daha ne olduğunu anlamadan, boğazına keskin bir tırpanın dayalı olduğunu gördü. Konuşmaya bile cesaret edemedi. Bunlar memur ile konuşanlardı. Emily ve Jack.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Tohumu
AventureKral, artık kafayı yemeye başlamıştı. Durmak bilmeyen düşünceler gelip gidiyordu. Aklında tek bir hedef vardı. Melekleri nasıl yenebilirdi? Onlara karşı ne yapması gerekiyordu? Bir ordu melek için ne kadar güce ihtiyacı vardı...? Çaresiz ve öfkeli b...