tanrım,
tüm benliğim yazdığım mektuplara hapsoldu
beni hâlâ okuyor musun? ilk emrine hitaben ben durmaksızın okuyorum çünkü. yazmak ise bir süre sonra okumanın bir parçası haline geldi. önce yazıyor sonra okuyorum.
rüzgargülü olan ve solmamış çiçeklerin olduğu bir mezarın üzerine bıraktım, yazdığım bir mektubu. çünkü ben ne kadar inkar etsem de okunmak istiyorum. kimse beni anlamasın, bana ulaşmasın derken mektubu koyduğum mezarın sürekli ziyaret edildiği fazlasıyla belli.
bir sürü mektup var şimdiyse elimde. tanrım bunlar bana fazla geliyor. sanki tüm ruhumu topladım sonra bu mektuplara prangaladım. onlardan kurtulmam gerek. günlükler bir eğlence aracıydı ama mektuplar... onlar... tanrım canım yanıyor. şimdilerde her şey canımı yakıyor. acı mı geçmiyor yoksa ben acının içine girdim de dışarı çıkmıyorum?
her şey anlamsızlaştı her şey. üçüncü günden sonrasını sayamadım ki ben.
tanrım bana kızma olur mu? acımı hapsettiğim bu elem ile dolu mektuplar çoğaldıkça ben eksiliyorum. ve kendime gelemeyişimin süresi uzadıkça mektuplar çoğalıyor. onlardan kurtulmam gerek, biliyorsun. bu onları bırakmak değil asla. bu kendimi aramak.
şimdi gidiyorum. gidiyorum ve ardımda bıraktığım tüm enkazlardan yeniden doğuyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
tanrı'ya mektuplar
Short Storygidiyorum bayım. gidiyorum ve ardımda bıraktığım hiçbir şey umurumda değil. çünkü insan giderken ardında bıraktığı tek şey kendisi oluyor. gidiyorum. gidiyorum ve bu bir veda değil. ölüm hiç değil. gidiyorum ve gidişimde bir anlam gizli değil. yaz...