kül

33 5 0
                                    

tanrım,

tüm kırgınlıklarımı topluyorum gömmek için mezara

babam bugün günlerdir sabahın erken vaktinde evden çıkıp nereye gittiğimi sordu. mezarlığa dedim.  bitmiyor mektuplar bitiremiyorum diyemedim. ne yazmayı bırakabiliyorum ne de atıp hepsini tamamıyla kurtulabiliyorum. babam yorum yapmadı ama yeşil gözlerinde de bana inandığına dair ufak bir kırıntı göremedim.

oysa bilmiyor ki bayım, yalan söyleyecek kadar umursamıyorum onu. tamam, eskisine göre aramız daha iyi olabilir ama bu onu fazla umursadığım anlamına gelmez. 3 günlük kavgamız var bizim onunla. benim ömrümde sonsuza kadar süren. biz hala birbirini tanımayan iki yabancıyız. birbirimize yabancı olduğumuz yıllar o kadar fazla ki şimdi ne kadar zaman geçirirsek geçirelim bu yabancılık hissi asla geçmeyecek. ben şimdi onu affetmiş onunla konuşuyor olabilirim ama çocukluğum onu asla affetmeyecek. babam ise bunu asla bilemeyecek. ben şimdiki halimle herkesi affetmiş olsam da belli dönemlerdeki ben, kimseyi affetmeyecek işte.

çocukluğum, babamı asla affetmeyecek mesela; gençliğimse annemi;  kalbim, siyahlığını kalbimin tüm odacıklarına bulaştıran o kirli elli adamı; varlığımsa tanrıyı; ruhumsa kendini, asla ama asla affetmeyecek.

ve ben şimdiki halimle herkesi affettim.

mektupları yakmaya başladım. çünkü kendimi de affettim. yani çalışıyorum, affetmeye, kendimi. mektupları yaktıktan sonra belki küllerini gömerim. belki de saklarım. yanıp kül olması bir zamanlar var olduğu gerçeğini değiştirmeyecek ne de olsa. hepsini komple yakamıyorum yine de. teker teker olsa da bir yerden başlamak iyi hissettiriyor. asla kendimden kurtulamayacağımı sanıyordum. 

mektupları bir daha mezarlığa bırakabileceğimi sanmıyorum. çünkü bir haftadır annemin mezarının yanındaki mezarda ne zaman gitsem orada olan  adam, beni fazlasıyla ürkütüyor.

tanrı'ya mektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin